Kayısının meyvesinden, çekirdeğinden, yağından şifa buluyoruz. Kayısı sirkesi, kullanım alanı oldukça geniş, şifalı ve lezzetli bir sirkedir. Tadı, alışık olduğumuz elma ve üzüm sirkesine göre daha yumuşaktır ve rengi de turuncu – sarı arasındadır. Ancak, ülkemizde firmalar henüz kayısı sirkesi üretimine ağırlık vermedikleri için, marketlerde bulmak zordur. Nadir olarak organik gıdalar satan dükkânlarda ya da internet sitelerinden temin edilebilir. Ancak yine de kayısı sirkesini bulmak mümkün olmayabilir. Bu sebeple kayısı sirkesini evde yapmak, iyi bir tercih olacaktır. Üstelik yapımı da diğer sirkelere göre kolaydır diyen Kırşehir uzun çarşı esnaflarından Aktar Özgen Öz konu hakkında bilinmeyenleri açıkladı. Öz açıklamasında şunları söyledi:
Kayısı meyvesi, dünyanın hemen hemen çoğu yerinde yetişiyor da olsa, asıl memleketi Akdeniz ülkeleridir. Dünyada kayısı üretiminde Türkiye oldukça ileri sıralardadır. Ülkemizde yaş kayısı üretimi en çok; Malatya, Elazığ, Erzincan, Iğdır, Akdeniz Bölgesi (Mersin, Antakya, Mut), Marmara Bölgesi, Ege ve İç Anadolu Bölgesi’ndedir. Özellikle Malatya’da yetişen kayısılar Türkiye’nin önemli ihracat kaynaklarından biridir. A, B, C ve P vitaminlerini içeren kayısı, hem yaş hem kuru bir şekilde tüketilmekle beraber; birçok farklı şekilde kullanım alanları bulmaktadır. Kayısının sirke dışında; kompostosu, reçeli ve meyve suyu yapılmaktadır. Hatta çekirdeğinin de onlarca faydası vardır. Özetle kayısıdan ortaya çıkan her ürün, oldukça şifalı ve vücudumuz için gerekli besinlerdir.
Kayısı sirkesinin içerisinde yoğun miktarda demir vardır. Buna ek olarak vücudun önemli bir ihtiyacı olan C vitamini yerine geçen P vitamini, kayısı sirkesinde yüksek miktarda bulunmaktadır. Magnezyum, krom, kükürt ve çeşitli mineralleri de yapısında bulunduran sirke, vücudun direncini artırmada oldukça etkilidir.
Kayısı sirkesi yaparken, mevsiminde kayısı seçmek çok önemlidir. Yaz mevsimi meyvesi olan kayısı, en olgun ve lezzetli halini temmuz sonlarında alır. Bu dönemde kayısılar olgunlaşmış ve iyice yumuşamıştır. Eğer kayısı mevsiminde değilseniz, kurutulmuş kayısı alarak sirke yapabilirsiniz. Güneş ışığında bekletilerek kurutulmuş ‘gün kurusu kayısı’ daha sağlıklı bir tercih olacaktır.
Seçtiğiniz kayısıların tatlı olması, sirkenin lezzeti açısından önemlidir.
Bunun dışında, kayısı sirkesi yapımında kullanılan kavanoz mutlaka cam olmalıdır. Plastik kavanozlarda bakteri üremesi olabileceği için sağlıklı değildir.
Kayısı sirkesinin, tıpkı meyvesi gibi etkili bir şifa özelliği vardır. Öncelikle hızlı bir kan temizleyicidir. Kanda biriken zararlı maddelerin atılımına yardımcı olur. Vücudu toksinlerden arındırır. Hücreleri korur.
Kayısı sirkesi ile öne çıkan en büyük özellik, odaklanmaya yardımcı olmasıdır.
Kayısı sirkesi, yemekle arası iyi olmayan çocuklarda iştah açar. Besleyici özelliği vardır. Gelişimsel bozukluklara iyi gelir.
Cilt/saç bakımı ve tırnak gelişiminde destekleyicidir. Cildi besler, yumuşatır ve ihtiyacı olan nemi verir.İçeriğinde bulunan vitaminler, cilt bakımında müthiş bir kaynaktır. Ciltle ilgili tehlikeli hastalıklarda kullanılması tavsiye edilir.
İçeriğindeki yüksek demir sayesinde kan yapıcı bir özelliği vardır. Kansızlık sorunu olanlara faydalıdır.
Canlandırıcı özelliği vardır. Özellikle gün sonunda içilen kayısı sirkesi yorgunluklara, halsizliklere iyi gelir. Zihinsel olarak da yatıştırıcı etkisi olduğu için, stresli dönemlerde kullanılması özellikle tavsiye edilir. Dolayısıyla sinirleri sakinleştirmektedir. Bu da uyku problemlerini çözmede yardımcı olur.
Kayısı sirkesi, migren ağrılarını gidermede etkilidir.
Solunumla ilgili sorunlarda kullanımı yararlıdır. Özellikle astım ve bronşit gibi rahatsızlıkları olan kişilerde, rahatlatıcı bir etkiye sahiptir.
A, C ve E gibi vitaminlerden yana zengin olan kayısı sirkesi, göz sağlığını korumaya ve olası hasarları engellemeye yardımcı olur.
Yapılan araştırmalar, kayısı sirkesi düzenli tüketildiğinde, kemik sağlığına ve gelişimine iyi geldiğini; yaşlılıkla beraber oluşabilecek sorunları geciktirdiğini ortaya koyuyor.
Uzmanlar, kayısı sirkesinin, akciğer başta olmak üzere birçok kanser çeşidine karşı koruyucu olduğunu söylüyor. Bu konuda çalışmalar hala sürmektedir.