SIKIŞAN BİLEĞİNİ ÇAKIYLA KESTİRDİ

16 Şubat 2023
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
866 defa okundu.
SIKIŞAN BİLEĞİNİ ÇAKIYLA KESTİRDİ

Bölgeye giden Gazeteciler , gazeteci Akın Bodur’un dramını kaleme aldı….

“İnanılmaz büyük bir gürültü ve sallanmayla derin uykumdan uyandım.

İlk aklıma gelen, ayakta bile zor durabilen 82 yaşındaki annem olmuştu.

Odalarımız yan yanaydı ve yataktan fırladığım gibi koştum. Annem yatakta oturuyordu. ‘Anne sen kalkma, ben seni alıcam’ derken sözlerim yarım kaldı ve bina üzerimize çöktü.

Gözlerimi açtığımda başımı ve sağ elimi üç-beş santim oynatabiliyordum. Sol kolumu ve ayaklarımı kımıldatamıyordum.

Enkaz altında kaldığımı idrak ettiğimde hemen anneme seslendim. Ortalıkta çıt yoktu.

Meslek hayatımın 33 yılında defalarca deprem felaketlerini, selleri, Suriye savaşını haber yapmış biri olarak hemen kendime sakin olmamı telkin etmeye ve etrafı dinlemeye başladım.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bir anda ‘anneeee, abiiiii’ diye bir ses duydum.

Biraz dinleyince kardeşim Murat olduğunu anladım ve ‘Murat ben buradayım’ diye seslendim.

Murat, ‘abi bekle yardım getireceğim’ deyip gittiğinde umudum yeşermişti.

Bir süre sonra sesler gelmeye başladı. Kardeşim, mahallemizde bulabildiği arkadaşlarıyla enkazı; elleriyle, çekiçlerle, tornavidayla, ellerindeki her şeyle kazmaya başlamışlardı.

Depremden kurtulan abim de bulunduğu yerden hızla gelip kurtarma çalışmalarına katılmıştı.

Bu arada oksijenim bitmiş, nefes almakta zorlanıyordum. ‘Murat, nefes alamıyorum, bana hava deliği açmanız lazım’ diye seslendim ve çok kısa sürede bir hava deliği açtılar.

Zaman algım kaybolduğu için kaç saat geçtiğini anlayamıyordum; ama yavaş yavaş bana yaklaştıklarını hissedebiliyordum.

Bir süre sonra bana yandan ulaştılar. Önce ayaklarımı kurtardılar. Baş kısmımı rahatlattılar. Ancak sol koluma gelince durdular.

Ne olduğunu sorduğumda, sol kolumun çok sıkıştığını söylediler. Dışarıda konuşuyorlardı ve ben duyabiliyordum. Koluma demir saplandığını, sol bileğimin enkaz altında sıkıştığını, ancak arama kurtarma ekiplerinin aletleriyle kurtulabileceğini söylüyorlardı.

Kardeşim ‘Abi yardım çağıracağız. Beklememiz gerekiyor’ dediğinde büyük afetlerde yardımların nasıl gelip gelmediğini bilen birisi olarak, o anda bir karar vermem gerekiyordu. Gazetecilik mesleğimin vermiş olduğu tecrübe ile bu kararı verdim ve kardeşime seslendim:

‘BİLEĞİMİ DERHAL  KESİN’…

Kardeşim ve arkadaşlarının ‘kesinlikle olmaz’ demelerine rağmen, ‘kesmezseniz burada ölürüm’ diye ısrar ettim.

Bunun üzerine aralarında tartışmışlar ve ambulans aramaya çalışmışlar ama telefonlar çalışmadığı için ulaşmak mümkün olmamış.

Bunu duyunca ‘ben burada yattığım sürece 6-7 ambulans geçti, ancak uzun süredir seslerini duymuyorum’ dedim.

‘Bileğimi kesin, ben hazırım’ dedikten sonra, hemen hazırlıklara başlamışlar.

Bir arabayı çok yakına getirmişler. Beni kaydırarak çıkarmak için bir battaniye bulmuşlar.

Ve…

‘KÜÇÜK BİR ÇAKIYLA SOL BİLEĞİMİ KESTİLER’

Bundan sonrasını hatırlamıyorum…

Öğretmen olan abim hemen sol koluma turnike yapmış, kan fışkıran bilek kısmıma ise üzerinden çıkardığı bir kazakla baskı uygulayarak hastaneye getirmişler.

Hastanede bir saat bekledikten sonra ameliyata girmişim ve kolum dirsek kısmından kesilmiş.

‘Kurtuldum. Ölmedim. Buna da şükür ama ANACIĞIMIZI KAYBETTİK”

Kâbus dolu o anları anlatırken, gözlerinden yaşlar süzülüyordu meslektaşım Akın Bodur’un…

Hatay Dörtyol Devlet Hastanesi’nde ziyaret ettiğimiz, Gazeteci Akın Bodur, bir yandan yaşama tutunmak için kolunu feda ederken, diğer yandan enkaz altında bıraktığı anneciği için gözyaşlarını tutamıyordu..

“İnanılmaz büyük bir gürültü ve sallanmayla derin uykumdan uyandım.

İlk aklıma gelen, ayakta bile zor durabilen 82 yaşındaki annem olmuştu.

Odalarımız yan yanaydı ve yataktan fırladığım gibi koştum. Annem yatakta oturuyordu. ‘Anne sen kalkma, ben seni alıcam’ derken sözlerim yarım kaldı ve bina üzerimize çöktü.

Gözlerimi açtığımda başımı ve sağ elimi üç-beş santim oynatabiliyordum. Sol kolumu ve ayaklarımı kımıldatamıyordum.

Enkaz altında kaldığımı idrak ettiğimde hemen anneme seslendim. Ortalıkta çıt yoktu.

Meslek hayatımın 33 yılında defalarca deprem felaketlerini, selleri, Suriye savaşını haber yapmış biri olarak hemen kendime sakin olmamı telkin etmeye ve etrafı dinlemeye başladım.

Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bir anda ‘anneeee, abiiiii’ diye bir ses duydum.

Biraz dinleyince kardeşim Murat olduğunu anladım ve ‘Murat ben buradayım’ diye seslendim.

Murat, ‘abi bekle yardım getireceğim’ deyip gittiğinde umudum yeşermişti.

Bir süre sonra sesler gelmeye başladı. Kardeşim, mahallemizde bulabildiği arkadaşlarıyla enkazı; elleriyle, çekiçlerle, tornavidayla, ellerindeki her şeyle kazmaya başlamışlardı.

Deprem den kurtulan abim de bulunduğu yerden hızla gelip kurtarma çalışmalarına katılmıştı.

Bu arada oksijenim bitmiş, nefes almakta zorlanıyordum. ‘Murat, nefes alamıyorum, bana hava deliği açmanız lazım’ diye seslendim ve çok kısa sürede bir hava deliği açtılar.

Zaman algım kaybolduğu için kaç saat geçtiğini anlayamıyordum; ama yavaş yavaş bana yaklaştıklarını hissedebiliyordum.

Bir süre sonra bana yandan ulaştılar. Önce ayaklarımı kurtardılar. Baş kısmımı rahatlattılar. Ancak sol koluma gelince durdular.

Ne olduğunu sorduğumda, sol kolumun çok sıkıştığını söylediler. Dışarıda konuşuyorlardı ve ben duyabiliyordum. Koluma demir saplandığını, sol bileğimin enkaz altında sıkıştığını, ancak arama kurtarma ekiplerinin aletleriyle kurtulabileceğini söylüyorlardı.

Kardeşim ‘Abi yardım çağıracağız. Beklememiz gerekiyor’ dediğinde büyük afetlerde yardımların nasıl gelip gelmediğini bilen birisi olarak, o anda bir karar vermem gerekiyordu. Gazetecilik mesleğimin vermiş olduğu tecrübe ile bu kararı verdim ve kardeşime seslendim:

‘BİLEĞİMİ DERHAL  KESİN’…

Kardeşim ve arkadaşlarının ‘kesinlikle olmaz’ demelerine rağmen, ‘kesmezseniz burada ölürüm’ diye ısrar ettim.

Bunun üzerine aralarında tartışmışlar ve ambulans aramaya çalışmışlar ama telefonlar çalışmadığı için ulaşmak mümkün olmamış.

Bunu duyunca ‘ben burada yattığım sürece 6-7 ambulans geçti, ancak uzun süredir seslerini duymuyorum’ dedim.

‘Bileğimi kesin, ben hazırım’ dedikten sonra, hemen hazırlıklara başlamışlar.

Bir arabayı çok yakına getirmişler. Beni kaydırarak çıkarmak için bir battaniye bulmuşlar.

Ve…

‘KÜÇÜK BİR ÇAKIYLA SOL BİLEĞİMİ KESTİLER’

Bundan sonrasını hatırlamıyorum…

Öğretmen olan abim hemen sol koluma turnike yapmış, kan fışkıran bilek kısmıma ise üzerinden çıkardığı bir kazakla baskı uygulayarak hastaneye getirmişler.

Hastanede bir saat bekledikten sonra ameliyata girmişim ve kolum dirsek kısmından kesilmiş.

‘Kurtuldum. Ölmedim. Buna da şükür ama ANACIĞIMIZI KAYBETTİK”

Kâbus dolu o anları anlatırken, gözlerinden yaşlar süzülüyordu meslektaşım Akın Bodur’un…

Hatay Dörtyol Devlet Hastanesi’nde ziyaret ettiğimiz, Gazeteci Akın Bodur, bir yandan yaşama tutunmak için kolunu feda ederken, diğer yandan enkaz altında bıraktığı anneciği için gözyaşlarını tutamıyordu…

Dinlerken gözyaşlarımızı tutamadığımız, filmlere konu olabilecek bu dram gibi binlercesinin deprem bölgesinde yaşandığını biliyorum.

Basın İlan Kurumu’nda uzun yıllar birlikte Anadolu Gazetelerini temsilen görev yaptığımız kardeşim Mustafa Arslan ve yeni seçilen kardeşim Mehmet Ergun’la birlikte, aracıyla bize eşlik eden Ömer Cihangirli’nin sürücülüğünde 3.515 kilometre yol kat ederek deprem bölgesindeki 10 ilimizi de ziyaret ettik.

Marmara Bölgesinde yaşayan biri olarak 17 Ağustos depremini bizzat yaşamıştım. Yıkıntıları yerinde görmüş, arkadaşlarımı kaybetmiştim.

Ancak Kahramanmaraş merkezli bu depremin sonuçları kelimelerle anlatılacak gibi değil.

Konuştuğumuz herkesin akrabaları, arkadaşları, komşuları enkaz altında kalmıştı.

Bölge tam “SÖZÜN BİTTİĞİ YER”di…

.

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN