Zorunlu Bir Açıklama)
Ötedenberi yerel gazetelerde görüyorum. Kendisini şiir yazıyorum diye ortaya atan bir bir sürü şair ( ! ) var. Bunların şiir müsveddelerini okudukça “Allah’ım aklıma mukayyet ol.” diyorum. Ne böyle şiir olur ne de böyle bir mantık. Gazetelerin sorumlu müdürleri ise, bu saçma sapan sözleri yayımlamaktan rahatsız olmuyorlar mı? Yazmak, çizmek kolay mıdır? Önce birikim ister, sonra emek ister. Herşeyin bir kuralı var. Kime şair denir? Hiç şiir okumadan, şiir hakkında bir bilgi edinmeden, şiir yazmanın inceliklerini kavramadan şiir yazılır mı? Hadi yazdın diyelim bunlar şiir olur mu? “Dam başında saksağan / Vur beline kazma ile” ya da “Bahçelerde maydanoz / Bu ne biçim lacivert / Gel bize bazı bazı” dersek şiir mi yazmış oluruz? “Türk ve Dünya Şiirleri Antolojisi” adlı bir yapıtım var. Çok uzun yıllardır üzerinde çalışıyorum. Ancak 3. cildini bitirebildim. Antolojiyi oluştururken binlerce şiir taradım, şairlerin yaşamlarını inceledim, nasıl yazdıklarını araştırdım. Sayısız şiir ezberledim. Kayda aldığım bu şiirlerin bir kısmını internette bile bulamadım, kimi bulduklarımın da yanlış olduğunu gördüm. Hatta bu yazılan şiirlerin kimilerinin de yazılış öykülerini okudum. Kendimi o şairlerin yerine koyarak empati yaptım. Şiir yazmanın çok zor olduğunu gördüm. Şöyle bir şey söylenir; Yahya Kemal Beyatlı, bir şiirini on yılda tamamlayabilmiş. Hal böyle olunca gel de herkesin tutacağı bir şiir yaz bakalım, yazabilirsen. Bu bir uzmanlık ve gönül işi diyerek ve bu yavelerin gazetelerde bir daha boy göstermemesini umarak haddim olmadan şiir hakkındaki düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Duygu, düşünce, hayal ve eylemlerin sözle ya da yazı ile belirtilmesine anlatım denir. Bu anlatım yollarından birisi de şiirdir. Şiir yazılırken belli teknikler kullanılır. Bunların Türk edebiyatında çok önemli örnekleri vardır. Şiir, en eski edebiyat türüdür. Her millette sanat amacıyla, ilkin şiir söylenmiş; günlük yaşamda kullanılan düz yazı, ancak yazının bulunmasından sonra sanat alanına girmiştir. Şiir, duygu ve heyecanları, güzellikleri, seslerin uyumundan ve ahenginden yararlanılarak etkili bir biçimde anlatma sanatı ve bu sanat yoluyla verilen edebi yapıttır. Şiir gönüle ve hayale seslenir, insanda güzellik duygusu ve heyecan uyandırır. Şair, sayfalar dolu anlatımı birkaç dize ile sıralayıverir. Hem de belleklerinden hiç çıkmayacak bir biçimde. O nedenle şiir yazmak , düz yazı yazmaktan güçtür. Düz yazı yazan, düşündüklerini, duygularını, başından geçenleri ya da hayal ettiklerini söyleyiverir. Özenir elbette , dilinin pürüzsüz olmasına bakar, sözcüklerini seçip her birini cümlede tam yerine oturtmaya çalışır. Onun da kendine göre kaygıları vardır da, şairinki gibi mi? Şair de çeker o sıkıntıları; üstelik sözlerini vezne uyduracak, kafiye arayacak, serbest vezin kullanacak ama gene de bir ahenk yaratacak. Unutulmaması gerekir ki; doğada büyük bir mutluluk ya da heyecan doruğuna çıkıldığı zaman, düşüncelerini ve duygularını ahenkli bir coşkunluğa yönelten bir dans düzeni vardır. Salıncaklardan, tekerlekleri düzenli sesler çıkaran trenler gibi. Bütün insanlar bu düzene bağlıdır. O nedenle şiir, insanların doğasında vardır. Şiirde her şeyden önce önemli olan şey, sözcüğün anlamı değil, cümledeki söyleniş değeridir. Şair her sözcüğün cümledeki yerini tatlı, gizli, uçarı ya da sert sese göre saptamak derdine düşmelidir. Şiir yazarken ahenk kaygıları arasında anlam kaymamalı ruh ve ahenk tadı yok olmamalıdır. Çünkü şiirde konu, şair için ancak şakımaya ve hayale dalmaya bir bahanedir. Yani işin özü şu. Şiir, sözcüklerle güzel biçimler kurmak sanatıdır, başka da bir şey değildir. Tekrar yazımızın başına dönersek, kalemi her eline alan şiir yazamaz. Yazdı diyelim, yazdıkları şiir olamaz. Hele şair hiç olamaz.