Psikolojik Danışan Habibe Arıöz, son yıllarda yaşadığımız salgın ve ekonomik sorunların insanların ruhsal sıkıntılar yaşamasına neden olduğunu söyledi.
Salgın, ailevi ve ekonomik sorunlar, stres, yıllarca edinilen korkular, yaşanan travmalar, bastırılmış duygular, kızgınlıklar ve kırgınlıklar gibi birçok etkenin bireyin ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Arıöz, birçok insanın son yıllarda ruhsal sıkıntılar yaşadığını söyledi.
“Korku duygusu insanın ruh sağlığını etkiliyor”
Yaşanılan korkunun kişinin tüm hayatını olumsuz yönde etkileyebildiğini ifade eden Arıöz, pandemi sürecinden birçok insanın psikolojik olarak tedirgin olduğunu ve bu sürecin birçok kişinin ruh ve beden sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söyledi.
“Düşüncelerinizi değiştirin, kaderiniz değişsin. Kelimeler gerçekten sihirli. Sürekli olumsuz düşünürsek hayatımıza olumsuz durumları çekeriz. Çoğu insan kıtlık bilinciyle büyümüş. Örneğin ‘borcumuz var, yapamayız’ ya da ‘paramız yok’ gibi söylemler insanda kıtlık bilincinin oluşmasına neden oluyor. Borç, kıtlık ve yokluk enerjisi bilinci çocuğa yerleştiği zaman yetişkinlik döneminde hayatında zorluklarla karşılaşabilir. Kişi çok para kazansa bile o parayı kaybetme korkusu ile yaşar. Her daim yokluk bilinciyle parasını elinde tutmaya çalışır ama parayı kaybeder. Kıtlık bilincine sahip olan kişi para kazansa bile parasının bereketi olmaz. Bu duyguların şifalanması için terapiye ihtiyaç var. İnsanlara bu konularda yardımcı olmaya çalışıyorum.”
“Olumlu sözler söylenmeli”
Doğru kelime seçimlerinin insanın hayatını değiştirdiğine işaret eden Arıöz, şunları kaydetti:
“Hayata hep pozitif bakmak çok önemli. Ancak çoğu insan günümüzde pozitif (olumlu) düşüncede kalamıyor. Bu yüzden olumlu düşünemiyorlarsa bile olumlu konuşmak gerekiyor. ‘Her şey mümkün, çok iyiyim, harikayım, muhteşemim’ gibi pozitif söylemler benim ağzımdan çıktığı andan itibaren evrende benim için çalışmaya başlıyor. Negatif (olumsuz) düşünceyi pozitife çeviremiyorlarsa, pozitif cümleleri kullanabilirler.”
Arıöz, günümüzde birçok kişinin asıl yaşadığı sorunlarının altında ‘kendini sevememek’ yattığına vurgu yaparak, bu konuya ilişkin şunları söyledi:
“Kendini sevme, insanın kendisinden hoşnut olduğunu ve kendisi ile ilgili olumlu duygular taşıdığını ifade eden bir kavramdır. Şu anda birçok kişinin yaşadığı sorunun asıl sebebi kendisini sevememekten kaynaklanıyor. Çünkü anne- babadan çocukluk döneminde yeterince sevilmediği için çocuk kendini suçluyor. Çocuk hep bir sorgulama içine giriyor. Kişi kendini suçlamaya başlayınca başka sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Sevgi her şeyin ilacı. İnsanoğlu hep bir sevilme ihtiyacı içinde.”
“Ebeveynler bilinçli olmalı”
Pandemi, ekonomik sorunlar, ailevi sorunlar ve duygusal sorunlar insanların kaygı seviyelerinin arttığını da aktaran Arıöz, “Aileler bilinçli olmalı. Çocuklarını strese sokmamalı. Ebeveynler çocuklarına ‘iyi bir üniversite kazanmalısın ya da iyi bir iş bul’ gibi söylemlerde bulunması gerçekten bireyleri stere sokabilir. Ebeveynler çocuklarına baskı yapmayı bırakmalı. Kaygı seviyelerini artıracak söylemlerden uzak durmalılar. Ebeveynlerin amacı özgüvenli çocuklar yetiştirmek olmalı.” dedi.
Korku duygusunun insanda blokaj oluşmasına neden olduğunu belirten Arıöz, yaşanılan korkunun kişinin tüm hayatını olumsuz yönde etkileyebildiğini vurguladı.
“Hastalıkların temeli duygulardır”
Korku, huzursuzluk, endişe, hüzün, kaygı, öfke, nefret gibi duyguların insanları ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediğinin altını çizen Arıöz, hastalıkların altında yatan asıl sorunun duygular olduğuna dikkati çekti.
“Hastalıkların temeli duygulardır. Her hastalığının duygusal bir nedeni var. Mide ve bağırsak rahatsızlıklarının temel nedeni öfke ve nefret duygusundan kaynaklanıyor. Korku duygusu ciğerleri etkiliyor. Korku duygusu kişinin nefes almakta problem yaşamasına bile sebep olabilir. Şeker hastalığının asıl nedeni ise üzüntü ve stres duygusundan kaynaklanıyor. Ancak günümüzde stres, hava kirliliği, işlenmiş gıdalar hatta içtiğimiz suyun içerisinde bulunan kimyasallar sistemimizi düşürmekte ve hastalıklar ortaya çıkmaktadır.”
“Ruhun da tedaviye ihtiyacı var”
Arıöz, insanların ruh sağlığını korumaya çalışması gerektiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Evet, modern tıp çok gelişti. Ama bir yandan da son yıllarda alternatif tıpa ilgi de arttı. Beden sağlığımız çok önemli, hastalandığımızda hemen doktora gidiyoruz ama ruhumuz da hasta olabilir. Ruhun da tedaviye ihtiyacı var. İşte insanlar ruhlarının tedaviye ihtiyacı olduğunun farkında değiller. Stres, kaygı bozukluğu, depresyon, zihin bulanıklığı, panikatak, kişinin gergin olması, topluluk önünde konuşma korkusu, sosyal fobi, negatif düşünce ve depresyonu tetikler.”
“Spiritüel alanlara ilgi arttı”
Spiritüel (ruhsallık) alanlara son yıllarda ilginin arttığını ve spiritüel öğretilerin popülerliğinin artması yatmakta olduğunu anlatan Arıöz, “Günümüz toplumunun giderek maneviyattan uzaklaşan yaşam tarzı ve rekabetçi iş ortamının zorunlu kıldığı aşırı materyalist iş mantığı, çalışanların iş ortamında maneviyattan yoksun ve ruhlarını zedeleyen bir atmosfere maruz kalmalarına sebep olmaktadır. Bu yüzden insanlar farklı arayışa girdi.”
Bioenerji uzmanından yardım alınabileceğine belirten Arıöz, sektörde çok fazla enerji uzmanının olduğunu ama güvenilir bir uzmandan yardım alınması gerektiğine işaret etti. Arıöz, “İşin ehli olmayan kişiler insanlara yardım edeceklerine daha da çok zarar verebilirler. Bu yüzden doğru bir isimden yardım alınmalı. Bioenerji uzmanı, kişinin yaşadığı fiziksel, ruhsal ve zihinsel akla gelebilecek her konuda kişinin şifalanmasını sağlamaya yardımcı olur.” dedi.
Arıöz, “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur.” dedi.
“İnsan bedeninde 7 temel ana çakra bulunuyor”
İnsanları şifalandırmayı amaçladığını kaydeden Arıöz, insan bedeninde 7 temel ana çakranın olduğundan da söz ederek, şu bilgileri paylaştı:
“Çakralar vücudun enerji merkezleridir.” İnsan bedeninde bulunan enerjiyi tüm vücuda dağıtan enerji noktaları” anlamını taşımaktadır. Çakralar için bedenimizdeki enerji düğüm noktaları olarak da ifade edilmektedir. Kök, sakral (karın çakrası), solar pleksus, kalp, taç, boğaz ve üçüncü göz çakralarımız var. Kalp çakrası en önemli çakradır. Kalp çakrası sevgi enerjisiyle beslenir ve en yüksek frekans sevgidir. Tabii şunu belirtmek lazım: Çakra kapanmaz, çakranın enerji alanı daralır. Çakranın yönü değişir az çalışır.”
Bedende bulunan her çakranın bir bölgeyi temsil ettiğini belirten Arıöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her çakra belirli bir bölgede yer alır ve o bölgeye hitap eder. Bir çakra düzgün çalışmadığında, bu dağılım bozulur ve fiziksel veya enerjik sorunlar ortaya çıkar. Kadınlarda en çok kök çakranın daralması sorunu yaşanıyor. Kök çakranın daralması kadın hastalıklarına neden olabilir. Kök çakranın rengi kırmızıdır ve toprak elementini temsil eder. Hayatta kalma, istikrar, hırs ve kendi kendine yeterlilik duyguları ile karakterizedir. Bu çakra dengesiz olduğunda, temelsiz, hırssız, amaçsız, korkulu, güvensiz ve sinirli hissedebilir. Kök çakrayı açmak için çıplak ayakta toprakta yürünebilir.
Bedendeki negatif enerjiyi atmak için birçok yöntemin yapılabileceğine işaret eden Arıöz, meditasyon, dua etmek, doğa yürüyüşü ve soğuk su ile duş almak negatif enerjiyi pozitife çevirmeye yardımcı olduğunu kaydetti.
“Doğal taş kullanın”
Arıöz, son olarak kadınlara doğal taş kullanmalarını tavsiye ederek, “İmitasyon takılar negatif enerjileri çekerler. Bu yüzden doğal taş kullanmak gerekiyor. Ametist, kuvars ve kaplan gözü gibi birçok önemli doğal taş piyasada bulunuyor. Şunu da belirtmek gerekiyor: Doğal taşların enerjisini sıfırlamak için bir gece toprakta yatması gerekiyor.”(Nurten Ceylan)