Nerden Nereye

29 Nisan 2023
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
1218 defa okundu.
Nerden Nereye


Eskiden beri yağmurlu günlerde sobanın dibinde uyuyabilmek için ne büyük bir istek duyardım. Çalışınca bu mümkün olmuyordu tabi.
Şimdi banyo yaptım. Koltuğa kedi gibi kıvrıldım. Dışarıda yağmur yağıyor. Uyuya kalmışım. Uykumun arasında çok acıktığımı hissettim. Uyandım. Ne yesem acaba diye düşündüm. En iyisi sıcacık bir yoğurt çorbası yapayım dedim.
Annem yoğurtları bir kaç gün biriktirip turfanda ( yayık) sallayarak tereyağını çıkarır, ayranından da çorba yapardı. Önceden haşladığı yarmayı da katar, iki, üç tane patatesi de soyar, iyice yıkar, çorbanın içine atardı. Ateşin üstünde çorbayı kaynayıncaya kadar sürekli karıştırıp yine ara, sıra karıştırırdı. Patatesler pişince onları çıkarır. Çorbanın sosunu öyle yapardı. Patatesleri doğrar, içine kuru soğan, kuru nane, kırmızı toz biber, varsa maydanoz, dereotu da, zeytinyağı, tuz katar, çok güzel bir çorbayla birlikte yemek olurdu.
Ben de öyle yaptım. Bir yumurta, bir çorba kaşığı un, pirinç ve yoğurdu iyice çırptım. Suyunu katıp bir tane patatesi de soyup, dörde bölüp içine attım. Kaynayıncaya kadar karıştırdım. Ara, sıra karıştırarak pişirdim. Patatesleri çok fazla pişirmeden çıkarıp, çorbanın sosunu yaptım. Patatesleri doğrayıp bir soğan, kuru nane, pul biber, zeytinyağını döküp, tuz da atıp karıştırdım çok güzel bir akşam yemeği oldu.
Bütün bunları televizyonun karşısında yapıp haberleri de dinliyorum. Yine kötü sözler, yalanlar, iftiralar. Çok tuhaf bir cümle vardı ki şaşırıp kaldım. Şöyle diyordu biri. Siz bir yere görevli gidecek olsanız hanımınızı Kılıçdaroğlu’na mı, yoksa Erdoğan’a mı emanet edersiniz. Bu nasıl bir söz bu hanım kendini koruyamıyor mu? Çok şaşırdım ve hiç yakıştıramadım. Çocukluğumda böyle masallar anlatırlardı. Nedir bu masal mı? Bunlar hala masallarda yaşıyorlar. Şimdi televizyonlar her şeyi gösteriyor.
İlk öğretmen olup köye gittiğim zaman elektrik yok, televizyon yok. Pilli bir radyomuz vardı. Seçim sonuçlarını bu radyodan dinlerdik. Sabaha kadar uyumaz il il her partinin aldığı oyları yazardık. Seçim çalışmalarında bu kadar seviyesiz konuşmalar, hakaretler duymazdık.
Şu seçimlerin bitmesini dört gözle bekliyorum. Hayırlısıyla kimsenin canı yanmadan demokrasinin en doğrusunun ülkemize gelmesini candan istiyorum. İnsanlar daha fazla hakaret dili, yalan, dolan duymadan yerlerine yerleşsinler.
Düşüncelerim bir bu güne, bir eskiye kayıp duruyor. Gencecik öğretmenleriz. O sandıklar açılıp içinden çıkanları görünce ne çok gülerdik. Kimi üç , kimi iki yere basmış mühürü, kimi gazeteden yırtıp koymuş zarfa. Gençken her şey farklı görünüyor. Gülünmeyeceklere de gülüyorsunuz.
Ankara’nın köyüne tayinimiz çıkınca oraya yeni gittiğimiz için seçimde görevli değildik. Seçim günü Ismail okula gitti. Bir bakayım diye. Biz oy da kullanamıyoruz tabi. Köyün muhtarı aynı zamanda ağası, köyde tek marketin sahibi. Evlere haber gönderiyormuş. O hastaydı gelmesin ben kullanırım onun yerine diye.
O zaman telefon yok, elektrik yok. Seçimler böyle kurban ediliyordu demek ki.
Şimdi elektrik , telefon, bilgisayar, sosyal medya var. Bazan trafolara kediler giriyor, bazan mühürsüz oylar kullanılıyor yine seçimlerin canına ot tıkanıyor.
Şimdi yine çok önemli bir seçim var. Yine ülkeyi yoğut çorbası gibi karıştıranlar var. Çok korkuyorum. Bu seçim daha şimdiden çok tehlikeli olmaya başladı. Seçim biroları kuşunlanıyor, karşı tarafın astığı pankartlar indiriliyor. Hakaretler, iftiralar gırla gidiyor. Bitsin artık bunlar. Çile gibi.
Her şey güzel olsun ne olur canım arkadaşlarım. Saygı, selam ve sevgiler her birinize.


Eskiden beri yağmurlu günlerde sobanın dibinde uyuyabilmek için ne büyük bir istek duyardım. Çalışınca bu mümkün olmuyordu tabi.
Şimdi banyo yaptım. Koltuğa kedi gibi kıvrıldım. Dışarıda yağmur yağıyor. Uyuya kalmışım. Uykumun arasında çok acıktığımı hissettim. Uyandım. Ne yesem acaba diye düşündüm. En iyisi sıcacık bir yoğurt çorbası yapayım dedim.
Annem yoğurtları bir kaç gün biriktirip turfanda ( yayık) sallayarak tereyağını çıkarır, ayranından da çorba yapardı. Önceden haşladığı yarmayı da katar, iki, üç tane patatesi de soyar, iyice yıkar, çorbanın içine atardı. Ateşin üstünde çorbayı kaynayıncaya kadar sürekli karıştırıp yine ara, sıra karıştırırdı. Patatesler pişince onları çıkarır. Çorbanın sosunu öyle yapardı. Patatesleri doğrar, içine kuru soğan, kuru nane, kırmızı toz biber, varsa maydanoz, dereotu da, zeytinyağı, tuz katar, çok güzel bir çorbayla birlikte yemek olurdu.
Ben de öyle yaptım. Bir yumurta, bir çorba kaşığı un, pirinç ve yoğurdu iyice çırptım. Suyunu katıp bir tane patatesi de soyup, dörde bölüp içine attım. Kaynayıncaya kadar karıştırdım. Ara, sıra karıştırarak pişirdim. Patatesleri çok fazla pişirmeden çıkarıp, çorbanın sosunu yaptım. Patatesleri doğrayıp bir soğan, kuru nane, pul biber, zeytinyağını döküp, tuz da atıp karıştırdım çok güzel bir akşam yemeği oldu.
Bütün bunları televizyonun karşısında yapıp haberleri de dinliyorum. Yine kötü sözler, yalanlar, iftiralar. Çok tuhaf bir cümle vardı ki şaşırıp kaldım. Şöyle diyordu biri. Siz bir yere görevli gidecek olsanız hanımınızı Kılıçdaroğlu’na mı, yoksa Erdoğan’a mı emanet edersiniz. Bu nasıl bir söz bu hanım kendini koruyamıyor mu? Çok şaşırdım ve hiç yakıştıramadım. Çocukluğumda böyle masallar anlatırlardı. Nedir bu masal mı? Bunlar hala masallarda yaşıyorlar. Şimdi televizyonlar her şeyi gösteriyor.
İlk öğretmen olup köye gittiğim zaman elektrik yok, televizyon yok. Pilli bir radyomuz vardı. Seçim sonuçlarını bu radyodan dinlerdik. Sabaha kadar uyumaz il il her partinin aldığı oyları yazardık. Seçim çalışmalarında bu kadar seviyesiz konuşmalar, hakaretler duymazdık.
Şu seçimlerin bitmesini dört gözle bekliyorum. Hayırlısıyla kimsenin canı yanmadan demokrasinin en doğrusunun ülkemize gelmesini candan istiyorum. İnsanlar daha fazla hakaret dili, yalan, dolan duymadan yerlerine yerleşsinler.
Düşüncelerim bir bu güne, bir eskiye kayıp duruyor. Gencecik öğretmenleriz. O sandıklar açılıp içinden çıkanları görünce ne çok gülerdik. Kimi üç , kimi iki yere basmış mühürü, kimi gazeteden yırtıp koymuş zarfa. Gençken her şey farklı görünüyor. Gülünmeyeceklere de gülüyorsunuz.
Ankara’nın köyüne tayinimiz çıkınca oraya yeni gittiğimiz için seçimde görevli değildik. Seçim günü Ismail okula gitti. Bir bakayım diye. Biz oy da kullanamıyoruz tabi. Köyün muhtarı aynı zamanda ağası, köyde tek marketin sahibi. Evlere haber gönderiyormuş. O hastaydı gelmesin ben kullanırım onun yerine diye.
O zaman telefon yok, elektrik yok. Seçimler böyle kurban ediliyordu demek ki.
Şimdi elektrik , telefon, bilgisayar, sosyal medya var. Bazan trafolara kediler giriyor, bazan mühürsüz oylar kullanılıyor yine seçimlerin canına ot tıkanıyor.
Şimdi yine çok önemli bir seçim var. Yine ülkeyi yoğut çorbası gibi karıştıranlar var. Çok korkuyorum. Bu seçim daha şimdiden çok tehlikeli olmaya başladı. Seçim biroları kuşunlanıyor, karşı tarafın astığı pankartlar indiriliyor. Hakaretler, iftiralar gırla gidiyor. Bitsin artık bunlar. Çile gibi.
Her şey güzel olsun ne olur canım arkadaşlarım. Saygı, selam ve sevgiler her birinize.

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN