Kırşehir Boztepe Toplum Sağlığı Merkezi Hepatit hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu. Kırşehir Boztepe Toplum Sağlığı Merkezi açıklamasında şunları kaydetti; Hepatit denilince akla ilk olarak viral olan “kronik hepatitler” gelse de aslında hepatit, karaciğerin bazı etkenlere bağlı olarak iltihaplanma durumu olarak tanımlanıyor. Viral hepatitler ise virüs tipine bağlı olarak Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C, Hepatit D, Hepatit E, Epstein-Barr virüsünün yol açtığı hepatit ve herpes virüsü hepatiti olarak adlandırılıyor. Hepatit A, E ve Epstein-Barr virüsü gibi virüslere bağlı hepatitlerde, virüs haftalar ya da aylar içinde iltihaba neden olup, vücut virüse karşı savaşıyor ve onu yenip, kendini virüsten temizleyebiliyor. Ancak Hepatit B, C ve D’de hastalık akut (başlayıp daha sonra) olmayıp kronikleşebiliyor. Yani bu mikrop vücutta sürekli tutunup, ilerleyen zamanlarda karaciğerde siroz oluşumuna yol açabiliyor. Hepatit D ise yalnızca Hepatit B ile infekte kişilerde kronikleşebiliyor. Türkiye’de mikrobun artık çok iyi tanınmış olması, nasıl bulaştığının iyi bilinir hale gelmesi, tanının çok hızlı konulabilmesi, nasıl önlem alınacağının bilinmesi ve basın-yayın organlarının bilgilendirici yayınlara yer vermesi sayesinde, yeni kuşaklarda kronik hepatit hastalarının görülme sayısı hızla azalıyor.
Hepatit B ve Hepatit C özellikle kan yoluyla bulaşıyor. Tırnak makası, diş fırçası, tıraş bıçağı, dövme veya akupunktur iğnesi, manikür-pedikür malzemeleri ya da diş tedavisinde kullanılan ancak iyi sterilize edilmeyen delici ve kesici aletlerin ortak kullanımının yanı sıra cinsel yolla ya da kan ürünleriyle de bulaşabiliyor. Ancak teknolojinin gelişmesi ve kan ürünlerinin düzgün kontrolüyle bu yollarla bulaşma günümüzde çok nadir görülüyor. Hastalık, doğum sırasında anneden çocuğa da geçebiliyor. Hepatit B’nin alt gruplarından Hbe Ag antijeni pozitif olan hastalarda, doğum sırasında bir önlem alınmazsa vajinal yolla doğan bebeklerin yüzde 90’ına B virüsü bulaşabiliyor. Bu bebeklerde önemli oranda kronikleşebiliyor ve kronik Hepatit B hastası oluyor. Bu hastalık geri kalmış toplumlarda doğum yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılıyor ve hasta sayısı yüksek oranlara varıyor.
Hepatit B veya Hepatit C virüslerinin bulaşma yolları aynı olsa da kronikleşme oranları farklılık gösteriyor. Kişinin yaşı ne kadar gençse, kronikleşme oranı da o kadar artıyor. Anneden doğum sırasında bulaşan virüs yüzde 90 oranında kronikleşirken, bu oran beş yaş altında yüzde 15 ile 30, yetişkinlerde ise yüzde 5’in altında görülüyor. Hepatit B hastalarında mikrobun vücuda girmesinin ardından önce akut bir enfeksiyon gelişebiliyor ve vücut mikrobu yenip, tamamen temizleyebiliyor. Yetişkinlerde mikrop vücuttan temizlendikten sonra hasta ona karşı doğal bir bağışıklık geliştiriyor ve mikrop tekrar geldiğinde hastalık oluşmuyor. Hepatit B, akut döneminde nadiren ölümlü tablolara yol açıyor. Hepatit C’de vücudun mikrobu yenme oranı yüzde 15, hastalığın kronikleşme oranı ise 85 civarında gerçekleşiyor. Bir çocuğun yeni gelişen bağışıklık sistemi, mikrobu tanımıyor ve onunla savaşamıyor. Tüm viral enfeksiyonlarda olduğu gibi halsizlik, kırgınlık, yorgunluk, bulantı, kusma, hafif ateş, ishal gibi belirtilere bazen göz aklarında sarılık ve idrar renginde koyulaşma da eşlik edebiliyor.
Rutin kan testleri ile böbrek ve karaciğer işlev testleri sırasında karaciğer enzimlerinde bir yükselme gözlenirse daha ayrıntılı ek incelemelerle hastalık teşhis ediliyor. Belirtiler genellikle iki ay içinde ortaya çıksa da bu süre bazen altı aya kadar uzayabiliyor. Vücut bazen virüse hemen tepki göstermiyor. Mikrop karaciğerde çoğalmaya başlasa da iltihap oluşmuyor. Bu durum inaktif veya taşıyıcı olarak adlandırılıyor ve hastaya virüsün uyuma evresinde olduğu bildiriliyor. Virüs uyandığı zaman ise aktif infeksiyon başlıyor. Vücut mikrobu öldürmeye çalışıyor, karaciğer hücrelerinde patlamalar oluyor. Bu durum, kronik hepatit safhası olarak adlandırılıyor. Yenidoğanlarda “immün tolerans” durumu nedeniyle, başlangıçta daha çok taşıyıcı formda ilerliyor. Karaciğer enzimlerinin incelenmesinde hiçbir belirti görülmüyor ve virüs varlığını sessizce sürdürüyor.(Ufuk Tufan Doğan)