Yağmurlar başladı… Kimimize göre, romantik kapalı mekanların büyüsünü artıran, kimimize göre ise, yalnızlığı açığa çıkaran bir zaman belirtecidir yağmurlar. Yağmurla birlikte de sıcak bir yuvaya sahip olmanın da şükür duygusunun anımsanacağı ve bu şansı olmayanlar için endişelenecek günler geri döndü yine
Yağmurdan söz ederken, son günlerde okuduğum bir romandan yaptığım alıntı geldi hemen aklıma. Görece genç (1965 doğumlu J ) Fransız yazar Frederıc Beıgbeder, bu kitabın bir yerinde şöyle diyor:
“Gökyüzü havaya asılı bir okyanustur. Bazen üzerimize çökerek tepeleri ve evleri okyanus sularıyla yıkar.” (Beıgbeder, Frederıc (2011), Bir Fransız Romanı, Çev. Renan Akman, Sel Yayın, İstanbul,
s.59)
Kuşkusuz gökyüzünün okyanusa döndüğü asıl bölge, ülkemizde Karadeniz bölgesidir. Biz de geçen hafta Artvin Hopa’da gerçekleştirilen “Uluslar arası Sosyal Bilimler Kongresi”ne giderken, bahsettiğimiz okyanusu otobüsümüzün camlarında hep hissettik
Hatta öğrencilerime sorarsanız, sadece mecazi olarak değil, dalgaların yoldaki otobüsümüze kadar uzandığını iddia ettiler. Ben pek stresli yolculuğumuzun heyecanı ve yorgunluk nedeniyle uyuyormuşum o esnada.
Bana yağmuru böylesine anımsatan olay, 25 ekim tarihli bir haberimiz idi. Haberde, 2 gündür ilimizde süren yağmurda, Kılıçözü Sanayi Sitesi’nin yollarının, Kılıçözü Çayı’na döndüğü benzetmesi yapılıyordu.
Eh sözkonusu yağmurlar da her iki abartılı yorumu da haklı çıkaracak denli güçlüydü. Belediye hizmetlerinden yakınıyla süren haber, esnafın önemli bir sorununa işaret etmekteydi.
Belediye hizmetlerinin artması ve çeşitlenmesiyle birlikte, tüm dünyada yerel yönetimlerin öneminin arttığı doğrudur. Kentlilerin doğumdan ölüme yaşamlarının hemen her aşamasında bir işleve sahip olan belediyeler, bu özgün sorumlulukları nedeniyle çok değişik hizmet yöntemlerini kullanmak durumunda kalmaktadırlar.
Başarı ölçütleri, bazen kentin markalaşmasına yaptıkları katkılarda, bazen kültürel çabalarda, bazen de imar uygulamalarının detaylarında, kentin yapılaşmasında bulunmaktadır. Ama bu arada unutulan bir şey olmaktadır. Her ne kadar hizmet alanı çeşitlenmesi ve renklenmesi yaşansa da, bir kentin asıl hizmet göstergesi altyapısıdır.
Benzer bir örneği her yıl yaşayan başkenti anımsamak gerekirse, birçok uluslar arası ödül sahipliği iddiası olan kentin, motorlu araç ulaşımı öncelikli politikası, ren renk ışıklandırılmış yol ve altgeçitleri ile övünç konusu yapılırken; her yıl birkaç şiddetli yağmur, o makyajın altındaki defoyu açığa çıkarmaktadır.
Her yıl basında ve sanal medyada, “Ankara’ya yine deniz geldi” esprilerine konu olan su taşkınları yaşanmaktadır.
Çağdaş hizmet kavramı ne denli çeşitlilik kazansa da, temel yerel hizmetler altyapı hizmetleridir. Pahalı ve pek görünür olmadığı için tercih önceliği kazanamayan bu hizmetler, yerel yönetimlerin gerçek karne notlarını oluştururlar.
Bu sınavın da sorularını, her zaman gökteki okyanuslar hazırlar. Onların gönderdiği yağmurlar, kentin bütün makyajının akmasına neden olur ve makyajla gizlenen bütün kusurları açığa vururlar. Kış ve onun habercisi sonbaharlar, belediyecilerin sevimsiz müfettişleridirler. Denetimlerini de yağmurlara yaptırırlar.