Kırşehir Boztepe Toplum Sağlığı Merkezi Bulaşıcı hastalıklar hakkında bilinmeyenleri anlatı. Kırşehir Boztepe Toplum Sağlığı Merkezi yapmış olduğu açıklamasında şunları kaydetti; Bulaşıcı hastalıkların etkenleri bakteri ve virüsler gibi gözle görülemeyecek kadar küçük olan mikroplar (minicanlılar) ile bazı mantarlar ve parazitler (asalaklar) dir. Bu etkenler, genel olarak vücuda solunum yollarından, mide ve bağırsaklardan, derideki yara ve çatlaklardan girebilirler. Bazıları ise sağlam deriden de geçebilirler. Bir kısım hastalık etkenleri ise sivrisinek, kene gibi böceklerin sokmaları ya da kedi, köpek, çakal, yarasa gibi hayvanların ısırmaları ile doğrudan kan dolaşımımıza sokulur.
Solunum yollarından bulaşan hastalıklar arasında kızamık, difteri (kuşpalazı), boğmaca, kabakulak, grip, verem gibi hastalıklar sayılabilir. Bu hastalıkları olan kişiler aksırarak ve öksürerek mikropları ağızlarından etrafa saçarlar. Bu mikroplar havada belli bir süre yol aldıktan sonra sağlam kişilerin ağızlarına ve burunlarına ulaşıp onların solunum yollarına girerler.
Mide ve bağırsak yolu ile bulaşan hastalıklar arasında tifo, kolera, dizanteri, çocuk felci, yaz ishalleri, gıda zehirlenmeleri, bağırsak parazitleri gibi hastalıklar sayılabilir. Bu tür hastalıklar genellikle sağlığa uygun olmayan sular ve gıdaların yenilip içilmesi ile sağlam insanlara bulaşırlar.
Vücudumuza deri yolu ile giren hastalıkların başında kuduz, trahom, uyuz gibi hastalıklar sayılabilir. Kuduz hasta bir hayvanın ısırması, trahom karasineklerin trahom mikrobunu gözlerimize bulaştırması, uyuz ise bu hastalığı olan kişilerle yakın temas sonucu geçer. Elbette, sık yıkanan temiz kişilerde uyuz hastalığı görülmez.
Böcekler tarafından bulaştırılan hastalıklara en iyi örnek sıtmadır. Sıtma, sivrisineklerin sokması sonucu kanımıza bulaşan bir tür parazitin yol açtığı bir hastalıktır.
Vücuda giren hastalık etkenleri nelerdir?
Vücuda giren hastalık etkenlerinin önemli bir bölümü, vücudun savunma sistemleri tarafından yok edilir. Örneğin, ağzımızdan giren mikropların önemli bir miktarı boğazımızdaki bademcikler (tonsiller) tarafından tutulup yok edilir. Kanımızdaki akyuvarlar (lökositler) ve bazı enzimler (kimyasal maddeler) de vücudumuza giren mikropları yok ederler. Bu nedenle, bünyesi kuvvetli olan kişiler vücutlarına giren mikropları rahatlıkla yok edebilirler. Fakat, yetersiz ve dengesiz beslenme, gebelik, emziklilik, erken doğmuş olma, yaşlılık, ağır işlerde çalışma, kansızlık, kanser tedavisi görme gibi nedenlerle bünyesi zayıflamış olan kişilerde mikroplar yok edilemez ve bunlar hastalıklara neden olurlar.
“Kuluçka Dönemi” ne demektir?
Bir bulaşıcı hastalığın etkeni (mikrobun kendisi ya da mikrobun salgıladığı sıvılar), insan bedenine girer girmez hastalık ortaya çıkmaz. Mikrobun yeterli sayıya ulaşması, mikrop salgısının etkisini gösterebilmesi için belli bir zamanın geçmesi gereklidir. Bu zaman her hastalık için farklıdır. Bu süreye “kuluçka dönemi” adı verilir. Örneğin, tifo mikrobu vücuda girdikten 7 ile 28 gün arasında değişen bir süre içinde hastalık belirtileri ortaya çıkar. Grip için kuluçka süresi 1 – 4 gün, sarılık için 10 – 50 gün arasındadır.
Bulaşıcı hastalıklardan nasıl korunulur?
Mikroplardan korunmak için aşağıdaki kurallara uymak gerekir:
Temizlik: Mikroplar pis yerleri ve pis şeyleri severler. El, ayak, ağız ve vücut temizliği mikroplardan korunmanın en önemli koşuludur.
Kaynatma: Su, süt ve diğer gıdalardaki mikroplar kaynatılarak yok edilebilir. Çünkü, mikropların pek çoğu kaynama derecesindeki ısıda yaşayamazlar. Pastörizasyon tekniği de mikropları öldürür.
Temiz hava: Havasız evlerde ve odalarda mikroplar daha çok bulunurlar. Odaların havalandırılması mikropları uzaklaştırmak ve üremelerini engellemek için gereklidir.
Güneş: Güneş ışınları (ultraviyole ışınlar) mikropları öldürür. O nedenle, atalarımız “güneş girmeyen eve doktor girer” demişlerdir.
Sineklerden korunma: Sinekler her şeye konan yaratıklardır. Dışkı dahil en pis yerlere konan sineğin bacakları pislikle ve oradaki mikroplarla bulaşır. Daha sonra besin maddelerine konan sinekler bu mikropları besinler üzerine bırakırlar. Hamamböcekleri de aynı şekilde hastalık bulaştırırlar.
Sıhhi hela kullanmak: Helalar mikropların en fazla bulundukları yerlerdir. Özellikle dışkının açıkta bulunması sineklerin bunlara konarak mikrop taşımalarını sağlar. Helaların ya ev içinde ve kanalizasyona bağlı olması ya da sağlık kurallarına uygun olarak çukurlu, çukur ağzının kapalı olması ve su kuyularından en az 15 metre uzakta bulunması gerekir.
Suların temiz olması: İçtiğimiz ve kullandığımız sular mikrop taşıyan ve bulaştıran maddelerdir. Su yollarının sağlam olması, boru içine sızıntı olmaması, köy çeşmelerinde kirli çamaşırların yıkanmaması, yalaklardan su kullanılmaması, herkesin aynı kaptan su içmemesi sulardan mikrop bulaşmasını engeller. Ayrıca, suların kaynatılarak içilmesi ya da klorlanması da içindeki mikropları öldürür.
Hastalardan sakınma: Bulaşıcı bir hastalığı olan kişiler mikropların kaynağı olduğundan, bu kişiler iyileşinceye kadar ziyaret edilmezlerse iyi olur. Hastalarla sağlam kişilerin temas etmelerini önlemek için bazen, hastaları ayrı odalarda ya da hastanelerde yatırmak gerekebilir.
Aşılama: Bir çok hastalık aşılanma yolu ile önlenebilir. Aşılanmış kişiler söz konusu hastalığa karşı vücutlarında özel bir silah (antikor) geliştirirler ve o hastalığın mikrobu ile karşılaşsalar bile hastalanmazlar ya da hastalığı hafif geçirirler. Eğer, toplumun yüzde 95 kadarı bir hastalığa karşı aşılı ise (bağışık ise) o hastalık o toplumda kontrol altına alınabilir. Aşı olmayı reddetmek, söz konusu hastalığın o toplumda yok edilmesini engeller. O halde, aşılanmak, yalnızca kişinin kendisine karşı değil topluma karşı da bir sorumluluğudur.
Hekime başvurma: Bir hastalığın kesin tanısını, önemini ve çaresini hekimden başkası tam olarak bilemez. En küçük şikayet bile önemli bir hastalığın belirtisi olabilir. Onun için, bütün şikayetlerde hekime başvurmak gerekir.(Ferhat Yıldırım)