Bağırsak sağlığını korumanın ilk ve en etkili yolun sağlıklı ve düzenli beslenmekten geçtiğini söyleyen Diyetisyen Şevval Uzun, bağırsak dengesinin bozulmasının çeşitli hastalıklara neden olabileceğine işaret etti.
Birçok hastalığının asıl nedeninin bağırsak florasının (bağırsaklardaki bakteri topluluğu) zarar görmesi olduğu, yapılan bilimsel çalışmalarla her gün destekleniyor.
Son yıllarda, insan bağırsak mikrobiyotasına (florası) olan ilgi artmaktadır. Vücudumuzu paylaştığımız yararlı ve zararlı mikroorganizmaların (mikroskobik canlılar) tamamına mikrobiyota diyoruz. Sağlıklı bir insanın vücut kitlesinin sadece yüzde 1-2’sini mikrobiyotamız oluşturur; ancak kendi hücrelerimizin 10 katı kadar mikroorganizmalarımızın hücresi, kendi genlerimizin ise geninin 100 katı kadar ise mikroorganizma geni taşıdığımız tahmin ediliyor. Vücudumuzda bu kadar fazla miktarda bulunan mikrobiyotamızı bilmek ve iyileştirmek sağlığımız için de büyük önem taşımaktadır.
Mikrobiyotamız aktif bir topluluktur, doğumumuzdan itibaren şekillenmeye başlar, yaşamımız boyunca duruma göre değişmeye devam eder.Bağırsak mikrofloramızın zamanla hem sayısal hem de çeşitlilik bakımından gösterdiği farklılıklar, bağırsak dengesinin bozulmasına (disbiyozis) yol açarak çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. Bağırsak sağlığımızı korumanın ilk ve en etkili yolu ise sağlıklı ve düzenli beslenmekten geçiyor.
Kaliteli ve kompleks karbonhidratları tercih etmeliyiz. Pirinç, beyaz ekmek, hamur işi gibi gıdalar yerine diyet lif içeriği yüksek bulgur, yulaf, esmer pirinç, tam tahıllar, mercimek, nohut, kuru fasulye gibi kuru baklagiller, sebze ve meyve tüketmek bağırsaklarımızda bulunan yararlı bakterilerimizin artmasına yardımcı olacaktır.
Prebiyotik besinleri daha çok tüketmeliyiz. Prebiyotikler, bakteri içermeyen ama bağırsaklardaki yararlı bakterilerin çoğalmasına yardımcı olan gıda bileşenleridir. Bağırsak florasının oluşumu üzerinde önemli etkilerinin olduğu bilinmektedir. Genelde bolca diyet lifi ve sindirilmeyen veya sindirilmemiş karbonhidrat içermektedir. Prebiyotiklere örnek olarak; soğan, sarımsak, pırasa, patates, yer elması, enginar, karahindiba gibi kök sebzeler ve yulaf, çavdar, buğday gibi tahıllar verilebilir.
Probiyotikler tüketildiklerinde sağlık üzerinde olumlu etki yaptıkları düşünülen mikroorganizmalardır. Probiyotiklere örnek olarak da ev yoğurdu, kefir, tarhana ve turşu gibi yiyecekler verilebilir.
Probiyotik bakteriler, bağışıklık sisteminin dengelenmesinde rol oynamaktadırlar. Ayrıca vücut için zararlı olan mikroorganizmalarla yarışa girerek onların bağırsaklardan emilimini engelleyerek dolaşım sistemine katılmamasını sağlarlar.
Bağışıklık sistemi ve gastrointestinal sistem (ağız ile anüs arasında uzun tubüler yapı ve bu yapı ile ilişkili birçok organı içine alan ve temel görevi sindirim olan bir sistem) hastalıklarında probiyotiklerle takviye edilmesi gerekmektedir.
Şeker tüketimi bağırsaklarımızda bulunan zararlı bakterilerin sayısını arttırdığı için daha az tüketmemiz bağırsak sağlığımız açısından daha doğru olacaktır.
Yararlı bakteri sayımızı arttırmaya yardımcı olan Omega-3 açısından zengin olan somon ve uskumru gibi yağlı balıkları haftada 2 kez tüketmeliyiz.
Sağlığımız için su olmazsa olmazımız. Bağırsak sağlığı için de oldukça önemli. Besinlerle aldığımız liflerin sindirilmesi; bağırsakların daha kolay çalışması için gün boyu alınan sıvı miktarı ciddi önem taşıyor. Kahve, çay gibi içecekler su yerine geçmediği için daha az tüketilmeli suyun su olarak alınması gerekli. Bu nedenle, bağırsak sağlığımız için gün içinde yeterli miktarda su içmeyi ihmal etmeyin.
Biz hareketsiz kalınca bağırsaklarımız da hareketsiz kalıyor. Her gün önerilen 30 dakikalık egzersiz bağırsaklarımızın daha sağlıklı çalışmasında da etkili olacaktır.
Antibiyotikler enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Antibiyotikler, hastalık yapıcı zararlı bakterileri yok ederken yararlı bakterileri de yok edebilmektedir. Ayrıca, emilebilir antibiyotikler bağırsağı ilgilendirmeyen hastalıklarda bile vücudumuzdaki dağılımları nedeniyle bağırsaklarımızı etkilemektedir. Bu durum bağırsak mikrobiyotamızın bozulmasına ve ilgili hastalıkların artmasına neden olmaktadır. Bunlara ek olarak, antibiyotik tedavisi nedeniyle mikrobiyotanın bozulması antibiyotik direncinin artmasına da neden olabilmektedir.(Nurten Ceylan)