ARNAVUTLUK YOLLARINDA

2 Kasım 2014
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
2181 defa okundu.

IŞID’A KIRŞEHİR DESTEĞİ

 

Seyahat etmeyi kim sevmez bilmem? Belki biraz yaşlanma belirtisidir, yere bağımlılık ve değişimin her türü gibi mekan değişimine de itiraz.

Ama onun dışında seyahat yapmanın yoruculuğu, bilinmez yer, koku ve tadların ürküntüsü dışında seyahat her zaman iyi gelir bana ve ben gibilere.

Alain de Button ise “seyahat arzusu”nun psikolojik kökenlerinde, “kendinden kaçma”nın olduğunu belirtir. Ona göre, “Seyahat, coğrafi değil de psikolojik bir çaba olarak yorumlanabilir: Dışsal yolculuk, arzulanan bir içsel yolculuğun metaforudur. Nepal’de yürüyüş, Karayibler’de Scuba, Kayalık dağlarda kayak, Avustralya’da sörf. Bütün bunlar egzotik ve heyecan verici olabilir, ancak daha derin güdülerin ardındaki bahanelerdir yalnızca.” (Alain de Button, Romantik Hareket  (Seks, Alışveriş ve Roman), Çev.Ahu Sıla Bayer, Sel Yay., 3.Basım, İstanbul, Eylül 2001, s.241)

Bu tespit kuşkusuz bir parça benim durumumu da açıklıyor olabilir. Belki başka pişilerde bu parça daha da büyümektedir, bilemem.

Button şöyle devam eder: “Kişinin asıl istediği, bu etkinliklere katılan “ben”in tatilin başında otelde yer ayırtan “ben”den tümüyle farklı olmasıdır. Seyahat acentaları, uçuş saatleri, otel odaları ve sigorta gibi önemsiz konularla uğraşıyoruz havası verirler, ancak bütün bu önemsiz gibi görünen şeylerin sadrında, kişinin bir tatil satın alarak mucizevi bir şekilde kendini de geride bırakacağı yanılsamasına dayalı bir ticaret vardır.” (Alain de Button, Romantik Hareket  (Seks, Alışveriş ve Roman), Çev.Ahu Sıla Bayer, Sel yay., 3.Bas., İst., Eylül 2001, s.241)

Ama benim seyahat arzularıma eşlik eden mükemmel bir gerekçem daha var: Akademik gündemi takip için mükemmel bir araç olan, ulusal ve uluslararası kongre ve sempozyumlara katılım.

Bu hafta da 30 Ekim 01 Kasım 2014 tarihlerinde, Hena e Plote “Beder” Universitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından Arnavutluk’un başkenti Tiran’da gerçekleştirilen “3üncü Uluslar arası Dil ve Edebiyat Konferansı”nda idik.

Bana hemen gerekçe bulma işini abarttığımı ve “kamu yönetimi” konusu ile “dil ve edebiyat” konusunu nasıl bağdaştırdığımı sormayın.

Akademik camiada mesleki olarak bulunmadan önce de edebiyatı bir yaşam tarzı olarak koruduğumu ve hatta şu anda yayınlanmış tek kitabımın bir edebiyat çalışması olduğunu eklemem de gerekir.

Beni Balkan edebiyatçıları ile tanıştıran ilk yazar Panait Istrati hakkında okumalar yaparken, bir başka ilginç edebiyatçı Mihail Drumeş ile de karşılaşmış oldum. Sunuşumu da bu iki yazar üzerine kurguladım.

Bu durum benim kentimin gündeminden biraz uzak kalmamı açıklıyor ve bu haftaki yazıda da Tiran havası Kırşehir’e baskın çıkıyor. Ama sonuçta dönüp dolaşıp geleceğimiz yer memleketimiz olduğuna göre, bu kısa aradan herkese selam gönderiyorum.

Tanıdık bir bölge, tanıdık bir dil, tanıdık yemekler bulduk Tiran’da. Mimarisini gözlemledik, bu dağlık bölgeyi teleferikleri ile panoramik olarak hafızalarımıza kazıdık ve Osmanlı paşası İskender Bey’in buradaki varlığını duyumsadık.

Kuşkusuz Osmanlı imgesi hem özgürlük mücadelesi verdikleri bir imparatorluğu hem de kalıcı bağlarla bağlı kaldıkları bir kültürü temsil ediyor.

Ayrıca kentin tüm sokaklarına ad veren kahramanlarının isimleri ise kulağa son derece bildik gelen isimler. Şimdilik buradan selamlar.

Anahtar Kelime: ,
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN