Eski İçişleri Bakanı’nın oğlu ile eski Halkbank Genel Müdürü’nün, 17 Aralık Operasyonu sırasında evlerinde yapılan operasyonda, dudak uçuklatan paralar çıkmıştı. Bakanın genç oğlu evinde 400 bin TL, 300 bin Euro ve 100 bin dolar bulunduruyordu. Yaklaşık 1.5 milyon lirayı evde tutmak, ya ülkenin bankacılık sistemine duyulan güvensizliğin ifadesiydi, ya da bu paraların kayıtlarda görünmemesi gerekiyordu. Eski banka genel müdürünün evinde el konulan para ise 2.5 milyon dolar ve 1.5 milyon Euro idi. Ben çevirmeye uğraşmayayım, ilginizi çekiyorsa siz düşünün kaç liradır… Üstelik bu paralar bir banka genel müdürünün evinde idi. Yani sen bankacılık sektörüne ömür ver ama kendi paranı bankaya koyma. J
Elbet hukuk sistemimiz bir gün bu basıncı kaldıramaz duruma gelecek. Ama bugün için süreç işledi ve soruşturma süresince adli emanetçi olarak bir devlet bankasında tutulan paraları, takipsizlik kararına yapılan itirazın reddi üzerine yasal faiziyle birlikte kendilerine iade edildi. Ortada gezen bu parayı ülke gündemine kazıyan ise ne paranın kaynağına dair ithamlardı, ne de gerçekten tam tutara ilişkin sorgulamalar. Bu olayı ölümsüzleştiren, paraların bir bölümünün yatak odasındaki ayakkabı kutularından çıkmasıydı. Banka genel müdürüne göre, paraları ayakkabı kutularında saklaması doğaldı.
Geçen haftaki haberlerimiz arasında, “Ayakkabı Kutularından Kaçak Sigara Çıktı” başlığını görünce, yine bu olayı anımsadık doğal olarak. Olayın ayrıntısında ise, “Doğu illerinden batıdaki şehirlere Kırşehir üzerinden gümrük kaçağı sigara nakledileceği istihbaratı üzerine harekete geçen İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin, bir minibüsü durdurduğu ve arama yaptığı; Dışarıdan bakılınca sabit ayakkabı reyonu olarak görülen bölümün arkasında bulunan ayakkabı kutularının içinde gümrük kaçağı olduğu belirlenen 73 bin 460 paket sigara olduğunun anlaşıldığı” bildiriliyordu.
Ben de eşya tıkıştırmayı seven garip huylu ev hanımlarından sayılabileceğimden, bir türlü gereksinimime göre almayı başaramadığım ayakkabılarımı, hep kutularında saklarım. Kutuyu atmak gerektiğinde de hep başka bir şeylerin düzgün şekilde durmasında işe yarayabilirdi, diye düşünürüm. Ama elbette para muhafazasına yarayacağı kadar para sahibi, hiç olmadım. J Demek ki, bu kutulara düşkünlüğümde yalnız değilim. Ama işlevi farklı bir kutudan başka şeyler çıkması, bulanı ne kadar sevindirir, ne kadar hayal kırıklığına uğratır o ayrı. Gençlerin hevesle açtıkları dondurma kutularında buldukları dolmalar gibidir bu iş. Bir bırakmadık ki, ayakkabılar da kutularında rahat dursunlar.
Kutulardaki ayakkabıları anmışken, ilginç bir “kutusuz” ayakkabı öyküsünü sizlerle paylaşmak istedim. Öyküyü popüler tarihçimiz Sunay Akın anlatıyor. Diyor ki, “tarihimizdeki ilk ve tek padişah heykeli, Beylerbeyi Sarayı’ndaki Abdülaziz heykelidir. Beylerbeyi de dahil olmak üzere, onca sarayı gezmiş biri olarak hiç fark etmediğim bu detayı Akın, şöyle açıklıyor: “1871 yılında heykeltıraş C.F. Fuller’in yaptığı bu küçük heykel, …Osmanlı İmparatorluğu’nun 32. Padişahı Sultan Abdülaziz’dir… Abdülaziz, sadece heykelini yaptıran tek padişah değil, ziyaret amacıyla Avrupa’ya giden tek sultandır da.” Zaten heykel fikri bu ziyaretle oluşur. Padişah Paris, Toulon, Londra, Liege, Viyana ve Varna’ya da gider. Ama Abdülaziz’in bu ziyareti öncesinde oldukça önemli bir hukuki sorun yaşanır:
“Sorun şudur ki, padişahın adımını atacağı her yer payitaht yani, kendi toprağı sayılacaktır. Aynı zamanda halife olan Osmanlı padişahının Müslüman olmayan topraklara adımını basacak olması kimi çevrelerde hoşnutsuzluk yaratır… Son derece zeki bir öneri sonucu ortaya atılan çözüm, sorunu kökünden halleder: Abdülaziz’in ayakkabılarının tabanı açılacak, içine İstanbul toprağı serildikten sonra yapıştırılacaktır. Böylelikle padişah dünyanın neresine giderse gitsin, kendi toprağına basmış… olacaktır. Abdülaziz’in ayakkabılarının içindeki toprak sayesinde İstanbul, Avrupa’nın birçok köşesini gezmiş olan tek dünya kentidir!” (Akın, Sunay (2011), Bir Çift Ayakkabı, İş Bankası Yayınları, İstanbul, s.16)
Tarihteki iktidar hangi sorunlarla uğraşmış, bugünkü hangi sorunlarla uğraşıyor diye bakarsanız, ayakkabı önemli bir ipucu veriyor sanki. J