Kırşehir Gençlik Merkezinde “Kitap Okuma Halkaları Projesi” Kapsamında Öğrenciler Kitap Okuyarak Hem Boş Vakitlerini Değerlendiriyorlar Hem De Eğitimciler Sayesinde Bilgi Sahibi Oluyorlar
Kırşehir Gençlik Merkezi eğitimcileri gazetemize, Kırşehir Gençlik Merkezinde “Kitap Okuma Halkaları Projesi” Kapsamında 1. Grup üniversite öğrencilerimizle birlikte Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” ve 2. Grup lise öğrencilerimizle birlikte Mustafa Kutlu’nun “Ya Tahammül Ya Sefer” adlı kitapların değerlendirmelerini yaptık. Okumalarımız yeni kitaplar ile devam edecek tüm öğrencileri merkezimize bekliyoruz, açıklamalarında bulundular.
Cengiz Aytmatov: “Gün Olur Asra Bedel” kitabı hakkında özet bilgi;
Ana Fikir
Aytmatov anlatım gücüyle insanları mankurt olmaktan kurtaralım mesajını vermektedir.
Şahıslar ve Olaylar
Yedigey: Romanın başkahramanıdır. Kazak bozkırlarında küçük bir aktarma istasyonunda çalışmaktadır. Cephede yaralandığı için beyni dönem dönem sarsıntı geçirir ve onu rahatsız eder. Dinini, soyunu, geleneklerini unutmayan ender kişilerdendir.
Kazangap: Romanın reel zamanında ölmüştür. Yedigey’in yıllarca birlikte çalıştığı, olgun, saygılı, erdemli arkadaşıdır.
Adîlbay: Yedigey’in birlikte çalıştığı arkadaşlarından biridir. Huzurlu bir evi olan iyi niyetli bir kişidir.
Sabitcan: Kazangap’ın oğludur. Küçük yaşlardan itibaren Sovyet yatılı okullarında okumuş, değerlere inanmayan, menfaatperest, acımasız, “mankurt” bir kişidir. Kendisini devletin üst düzey yöneticilerinden biri gibi gösteren, hayırsız bir evlattır.
Ayzade: Kazangap’ın kızıdır. Sarhoş kocasından sürekli dayak yer.
Ukubala: Yedigey’in sadık ve her derdi onunla paylaşan karışıdır.
Yazar
Cengiz Törekuloviç Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan’da Şeker adlı bir köyde doğdu. Babası Törekul Aytmatov at yetiştiricisiydi. Kırgızistan’a, dağlık yörelere Ekim devrimi daha yeni ulaşıyordu. Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllararastlar. Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında yeni düzene ayak uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini alıyorlardı. Yazar kolhoz tarlalarında çalıştı.
Çevresini, tabiatı, insanları o yıllarda tanımaya başladı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere çok iş düşüyordu. Henüz on beş yaşındayken köyü Sovyetinde sekreterlik yaptı,tarım makinalarının hesaplarını tuttu. Daha sonra Kazakistan’daki Cambul veterinerlik teknik okulunda okudu Ardından Frunze(bugünkü Bişgek tarım enstitüsünde okudu .Zooteknisyen olarak bütün ülkeyi, Kazakistan’ı dolaştı. Aynı zamanda da bir gazeteci sıfatıyla çalışıyor, sürekli gözlem yapıyordu. Pek çok genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmadı, insanına daha da yakınlaştı. Kırgız gazetelerindeki yazıları, redaksiyon servislerinde aldığı görevler, muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebi dünyaya hazırlıyordu. Yazarın akıcı uslubu,kurgudaki başarısı bu ön araştırmalarıyla yakından ilgilidir.
Mustafa Kutlu “Ya Tahammül Ya Sefer” hakkında özet bilgi;
Mustafa Kutlu’nun Ya Tahammül Ya Sefer kitabının ana karakterlerinden bir tanesi olan Kerim, babasının ölümü üzerine Nazım Usta’nın yanında çırak olarak çalışmaya başlayan bir gençtir. Murat Bey ise, idealist bir üniversite öğrencisi olan ve kurduğu bir dernekte davasını yürütmeye çalışan biridir. Dernekte konferanslar düzenleyip dergiler çıkarır. Dernek oldukça yoğundur ve konferanslara katılım da yüksektir. Kerim, derneğin işlerine bakar ve canla başla hizmet eder.
Günün birinde her şey tersine gider ve dernek eski seyrini kaybeder. Gelen giden azalır. Konferanslara katılım yok denecek kadar azdır artık. Bu arada Nazım Usta da ölmüştür. Murat Bey, derneğin anahtarını Kerim’e vererek o da davadan çekilir. Kerim artık tek başınadır ve kendisini terk edilmiş hissederek epeyce zaman Murat Bey’in geri dönmesini bekler. Fakat isteğine kavuşamaz, Murat Bey bir daha dönmez.
Davasını bırakan yalnızca Murat Bey değildir. Bir zamanlar dava adamı olan, şimdilerin saygın profesörü bulunan Asım Bey de davasını bırakanlar arasındadır. Murat Bey Bey’in dergi çıkarmak için para bulamadığı zamanlar para toplamak için canla başla uğraşan bir genç olan Asım Bey bir nevi davasına ihanet etmiştir. Üstelik bunu bir zamanlar güzel ve zengin bir fabrikatörün kızı olan Fetanet Hanım ile evlenmek adına yapmıştır. Onunla mutlu olacağını düşünmüş ancak sıklıkla kavga edilen bir evliliği olmuştur. Fakat Asım Bey’in oğlu İlhan babasına benzemez ve babaanne ve dedesinden öğrendiği şekliyle ibadet eden, düşünen duyarlı bir genç olmuştur. Bu durum ise babası Asım Bey’in hiç de hoşuna gitmemektedir. Ramazan ayı içerisinde içkili bir düğünle Asım Bey’in kızı evlenirken, İlhan da annesinin ısrarı üzerine düğüne katılsa da yaşananlara dayanamayıp düğünü terk eder ve yurda yerleşir. Düğün sırasında Ramazan ayı olduğuna bakılmaksızın sarhoş olanlar vardır. Asım Bey oğlunu bulmakta zorlanmaz zira oğlu, babasının dava adamı olduğu zamanlarda kaldığı yurda yerleşmiştir. İlhan Murat Bey’den iş teklifi almış, onun yanında sorularına yanıt bulacağını düşünmüş ancak Murat Bey’in tavırlarını görünce hayal kırıklığına uğramıştır.
Bir diğer dava adamı olan isim ise Yunus Bey’dir. Yunus Bey şimdilerde bakanlık yapan, eski dava adamı olduğu yıllarda başörtülü olarak evlendiği eşinin başını açtıran biridir. Onun oğlu Veysel ile Asım Bey’in oğlu İlhan ile arkadaştır ve onunla ortak düşüncelere sahiptir.
Murat Bey’in ölümü üzerine Asım Bey, Yunus Bey ve Kerim cenaze namazına katılırlar. Yunus Bey ile Asım Bey ağlayarak eski günleri yâd ederler, eski günlerden bahsederler. Murat Bey’in onlar üzerinde çok emeği vardır. Pek çok gence sahip çıkmıştır. Murat Bey’in mezarı başında en çok ağlayan ise şimdilerde kunduracı ustası olan Kerim’dir. Zira Murat Bey, bir nevi Kerim’e de sahip çıkmıştır.
İlhan ile Veysel üniversiteden mezun olur. Veysel bir köye atanır. Orada evlenir ve bir çocuğu olur. İlhan ile aralarındaki bağı da koparmaz ve onu köyüne davet eder. İlhan köye gelip dostuyla çok güzel vakit geçirir. Gitme zamanı geldiğinde oradan ayrılmayı istememektedir. Veysel ona siyasete gireceğini anlatınca İlhan gülümser. Veysel İlhan’ın gülümsemesini görünce sevinir, çünkü onun olumsuz bir tepki vereceğinden endişe duymaktadır.
Veysel de babasından yolundan gidecek ve siyaset adamı olacaktır. Bu bir kısır döngü olarak nitelendirilir. Gençlik yıllarında idealist olan, dava adamı olan insanlar menfaatleri uğruna yeri gelince davasını bırakan, hatta davasını kullanan insanlara dönüşmektedir. Büyük insanların çıkmasının önündeki en büyük engel in de bu olduğu düşünülür.
HABER: UFUK TUFAN DOĞAN