Aliya İzzetbegoviç Anıldı

26 Ekim 2017
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
626 defa okundu.
Aliya İzzetbegoviç Anıldı

Mucur Gençlik Merkezinde Aliya İzetbegovic’i rahmetle yad ederek hayatı ve fikirleri hakkında gençlere bilgi verildi.
Kırşehir Gençlik ve İl Müdürlüğünden yapılan açıklamada: Mucur Gençlik Merkezimizde Aliya İzetbegovic’i rahmetle yad ederek hayatı ve fikirleri hakkında gençlerimize bilgi verdik. İslam Dünyası üzerine düşüncelerine değindik. Kitap Okuma Halkalarımızda vefatının 14.yılı dolayısıyla Aliya İzzetbegoviçi anarak İslam Deklarasyonu adlı kitabının değerlendirmesini yaptık. Rahmet ve saygıyla anıyoruz.” İfadeleri kullanıldı.

ALİYA İZZETBEGOVİÇ KİMDİR?

Aliye İzzetbegoviç Bosna Hersek başta olmak tüm dünya için adını altın harflerle yazdırmış bir bilge, dava insanıdır. Aliye İzzetbegoviç 8 Ağustos 1925 yılında Bosna Hersek’tedünyaya gözlerini açmıştır. Mütedeyyin bir aileye sahip olan Aliye İzzetbegoviç yaşadığı çevre itibariyle Müslümanları Avrupa’nın bir parçası olarak kabul etmeyen bir bölgede yaşıyordu. İlk eğitimini Alman Lisesinde almıştı. Başarılı bir öğrenci olan Bilge Kral, çevresine, milletine ve dinine karşı yüksek bir duyarlılığa sahipti. Öyle ki daha 16 yaşındayken  arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu.

Bilge Kral daha genç yaşında mücadeleye başlamıştı. İlk gençlik yıllarında ise hapishane ile tanıştı. 24 yaşında 5 sene hapishanede kaldı. Buradaki zamanında iki üniversite birden okudu. Hem hukuk, hem ziraat fakültesini okuyan Bilge Kral hapishanedeki yıllarında mücadelesine devam etti. En coşkun yıllarında bir genci hapishaneye atarak bitireceklerini düşünenler, bir bilgenin yetişip güçleneceğini fark edemediler.

İslam Deklarasyonu

Kitap Yazarı Hamide Eken’in çevirisine (yorumlamasına) göre İslam Deklarasyonu kitabı, Osmanlı ve Türkiye’den kopan bir coğrafyada, Bosna-Hersek’te yaşanan zulümlere tanıklık eden ve bu zulümlere karşı mücadele veren bir devlet adamı olan Aliya İzzetbegoviç, sorunun İslam’da olmayıp, İslam’dan uzaklaşmakla ilgili olduğunu ifade etmiştir. Genç Müslümanlar Teşkilatı’na girmiş, 19 yaşındayken ilk kez tutuklanmıştır. Bu sıralarda hukuk eğitimi almaktadır fakat sorunun hukukla aşılamayacağını anlamıştır. İslam Deklarasyonu’nu yayınlayarak Müslümanların İslamlaşmasını sağlamaya çalışmıştır.
İslam Deklarasyonu, aynı zamanda onun bir diğer kitabı olan Doğu ve Batı Arasında İslam adlı eserinin de tohumu niteliğindedir.
Üç ana başlık halinde Müslüman toplumların İslam nizamına olan ihtiyacını, İslam nizamının amaçlarını ve bu nizamın uygulanamama sebeplerini açıklayan Aliya İzzetbegoviç, İslam Deklarasyonu kitabının temelinde de İslam nizamının uygulanabilir en güzel düzen olduğunu, Müslümanların ancak bunu gerçekleştirdiğinde içinde bulundukları rehavetten kurtulacaklarını anlatmıştır.
Müslüman toplumlar İslam nizamından ne zaman taviz verseler hep bir geri kalmışlığa mahkum olmuşlardır. Yaşanan sorunlar İslam’la ilgili olmayıp bizzat Müslümanların İslam’dan uzaklaşmalarından dolayıdır. Müslüman toplumların içinde bulundukları durumdan kurtulmasının yolu, İslam dini düşüncesinin yeniden yapılandırılarak, İslam’ın birey, aile ve toplum hayatının her alanına nüfuz etmesidir.
Müslümanların bütün önemli gelişmeleri de İslam çatısı altında gerçekleşmiştir. Bir İslam ülkesi olarak dünyaya hükmeden Türkiye, şimdi Avrupa’ya özenen bir Türkiye olarak üçüncü sınıf ülke konumuna gerilemektedir. Bu yolda çözüm için iki seçenek bulunmaktadır: ya İslam’ın yapılandırılması için harekete geçmek yahut duraklama ve gerileme dönemine girmek.
Müslümanların bu acziyetinin sebebi, İslam’ın günlük yaşantıda da etkisinin azalması sonucu insanların, toplumun ve siyasi kurumların değersizleşmesine neden olmasıdır.
Duraklama ve gerileme dönemlerine bir bakacak olursak bu dönemlerde de Kur’an’ın toplumdaki anlamının nasıl değiştiğini görebiliriz. Bu dönemlerde Kur’an’ı anlamak yerine onun ezberlenmesinin yaygınlaştığı görülür. Gerilemenin ilk sebebi de, Kur’an’ın getirildiği bu konumdur. Diğer sebep ise eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumdur. Bizim milletimiz asırlardır eğitimli bireylerden mahrum kalmıştır. Hiçbir Müslüman ülkede de eğitim yeterince gelişmemiştir. Bunun yanı sıra, İslam ahlakını öngören ve halkın ihtiyaçlarına cevap veren bir eğitim sistemi geliştirilmemiştir.
Müslüman olmayan diğer ülkelere bakıldığında buralarda yapılan her yeniliğin dini bir soyutlamaya tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Siyasi ve sosyal hayat laikleştirilerek Avrupa’da kiliseye karşı bir şuur hareketi gerçekleştirilmiştir. Oysa Müslüman ülkelerde din ile böyle bir uyuşmazlık yaşanmamıştır.
Tüm bu sorunların sıralanmasının ardından çözüm için yapılması gereken ise “İslam temelli düşünen ve hisseden bir aydın kitlesi oluşturmak” olarak görülür. Bu aydınlar sayesinde Müslümanlar İslami mücadele bayrağını dalgalandırabilecektir.
İkinci bölümde İslam nizamını açıklanarak onun nasıl bir sistem olduğu anlatılmıştır. Burada İslam nizamının, İslam toplumu ve İslam hakimiyetinin birlikte olması gerekliliğine vurgu yapılmıştır. İslam toplumu, İslam hareketinin içeriğini oluştururken, İslam hakimiyeti ise bu hareketin biçimini oluşturmaktadır.
Kanunlardaki çokluk karmaşaya yol açmakta ve toplumdaki çürümenin işareti olmaktadır. Bu tip durumlarda da kanun çıkarmak yerine, insanların eğitilmesi yoluna gidilmesi doğru olandır. Buradan hareketle de toplum için en güzel olanın yalnızca Allah yolunda olan bir toplum ve insanların eğitimiyle gerçekleştirilebileceği anlaşılmaktadır. “Din kanunla birleşmiş, eğitim ise güçle, bu şekilde İslam nizamı ortaya çıkmıştır.”
İslam yalnızca bir inanç sistemi olmayıp bütün dünyaya hitap ederek dünyanın daha iyi bir yer olmasına katkı sağlayacak her şeyi benimseyen bir nizamdır. Böylelikle din ve bilimin görüş birliğini de oluşturan bir sistemdir.
İslam’ın insan-insan ve insan-toplum ilişkilerini belirleyen değiştirilemez prensipleri olmakla birlikte değişmeyen ticari, toplumsal ve siyasi bir sistemi yoktur. İnsanların yenilik yapmasına, kendisinin düzenlemesine izin veren esnek bir yapısı vardır.
İslam nizamı, insanla insan ilişkilerinde Müslümanın diğer Müslümanların varlığını hissetmesini ister. İnsanların ne şekilde olursa olsun sınıflandırılmasına da müsaade etmez. “Müslümanlar kardeştir.” (49/13) İslam, cumhuriyetçi bir rejimdir, bunun için de üç ilke belirlenmiştir;
– Devlet başkanının seçimi (kesinlikle babadan oğla geçen sistemler kabul edilemez.)
– Devlet başkanının millete karşı sorumluluğu
– Genel ve toplumsal meseleleri ortak çözme sorumluluğu
İslam nizamının en önemli görevlerinden biri de terbiyesizliklerle mücadele edilmesidir. İslam da bu durumu yasalarla kontrol altına almıştır. Eğitim, İslam nizamının en etkili, en köklü, nitelikli, nicelikli değişimlere ihtiyaç duyan kurumudur. Halk eğitimin yanı sıra kitlesel iletişim araçları da İslam ahlakına sahip kişilerin elinde bulunmalı ve cami minarelerinin söylediği ile tv kanallarının söyledikleri birbirine zıt olmamalıdır. Kadın ve aile bahsinde de “İslam’ın kadına soyut bir eşitlik sağlamaktan ziyade, kendisinin değer verdiği ölçüde sevgi, aile ortamı ve evlat ihtiyacını karşıladığı” söylenir. Azınlıklar ve diğer toplumlara karşı takınılacak tavır ise bizzat Kur’an tarafından belirlenmiştir.
Üçüncü bölümde de günümüz İslam nizamının sorunları irdelenmiştir. İslam nizamı dini ve siyasi bir devrimi beraberinde getirmektedir. Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin de eksik yanları sıralanmış fakat yine de onun İslami bir misyonu olduğu kabul edilir.
Sonuç olarak, “İslam’ın yeniden doğuşu, tüm mağlubiyet ve hayal kırıklıklarının ortasında, umudu ve dünyanın geniş bir mekanına çıkışı temsil etmektedir. “

HABER:UFUK TUFAN DOĞAN

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN