AHİ SOFRASI

23 Eylül 2014
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
4122 defa okundu.
AHİ SOFRASI

AHİ SOFRASI

22-28 Eylül tarihleri arasında kutlanacak olan Ahilik Haftası etkinlikleri kapsamında iki yıldır düzenlenen ve Kırşehirli ev hanımları tarafından büyük ilgi gösterilen Ahi Sofrası Yöresel Yemek Yarışması’nın bu yıl üçüncüsünün düzenleneceğini öğreniyoruz.

24 Eylül’de düzenlenecek yarışmanın 3 kategoride: Kırşehir yöresel et ve sebze yemekleri, Kırşehir yöresine ait hamur işleri ve tatlılar ile Ahi Sofrası yemekleri (Kırşehir yöresine ve Ahiliğe yakışacak yeni bir yemeğin üretilmesi, örneğin Ahi Pilavı, Ahi Helvası, Ahi Çorbası, Ahi Kebabı, Ahi Dürümü vb) dallarında gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Kültürün en belirgin ögelerinden biri “damak tadı”dır. O tadın ortaklığı, aynı yörede yaşayan insanların gelenekselleşen mutfak ürünlerinde somutlaşır. Egeli zeytinyağlı yemekleri sever, doğulu etsiz yemeği yemek kabul etmez.

Catherine Clement, etkileyici felsefi eserinde, toplumların damak farklılıklarına ilişkin geliştirdiği bakış açısı çerçevesinde şöyle diyor: “Başkalarının ülkesinin sınırı damaktadır… Görmek hiçbir gayret gerektirmez. Ama tatmak, koklamak başka bir uğraştır… Kokunun tiksindirdiği yerde, bilinmeyenin tuhaflıkları uzak değildir.” (Catherine Clement, Şeytanın Orospusu, Çev. Rifat Madenci, Telos Yayın, 1997, İstanbul, s.88-89)

Gerçekten de farklı kültürel bölgeler, farklı damak tadları ve farklılaşan yemekleri ile ayrıştırılabilir kolayca. Farklı yerleri “görmek” de bilgi edinmek anlamına gelir elbette. Ama o farkı duyumsamanın en iyi yolu, koku ve tat farklarını denemektir. Bu farklılıklara tepki duyuluyorsa, kültür farkı kendisini açıklıkla sergiliyor demektir.

Farklılıkları tolere edebilmek, çağdaş dünyanın hoşgörü düzeyine ilişkin bir gösterge olmakla birlikte; farklarını bir renk olarak koruyamamak da kültürel yozlaşma ve birörnekleşmeye kapılmak demektir.

Oysa dünyanın gelişimine ayak dirememek, hayatın kalitesini artıran unsurlarını kendi yaşamına yansıtabilmek ne denli önemliyse; kendi özüne ait öz değerlerine sahip çıkmak da o denli uygar bir yaklaşımdır. Yani bu iki çaba birbirini dışlayan değil, birbirini bütünleyen yaklaşımlardır.

Bu nedenle mutfak kültürü dahil olmak üzere, kültürünün bazı ögelerini çağın aşındırıcı etkisine karşı koruyabilmek gerekir.

Farklılıkların çatışma yaratmadığı yerlerde ise hoşgörü düzeyinin yüksek olduğu anlaşılır. Bunun günümüzde en yaygın ifade edilişi ise “çokkültürlülük” kavramında odaklanır.

Örneğin dünyanın en “çokkültürlü” ülkesi kabul edilen “Amerikan kentinde, en azından 100 farklı mutfağın olduğu söylenmektedir. Pillsbury’nin dediği gibi “büyük göçler, başka kültürlerden etkilenme süreci ve besin teknolojisi patlaması, neredeyse tüm toplulukları maliyeti düşük yeni egzotik yiyeceklerle tanıştırmıştır”. (John Urry, Mekanları Tüketmek, Çev.Rahmi G. Öndül, Ayrıntı Yay., İstanbul, 1999, s.205)

Gerçekten de dünya önceden olduğundan daha fazla hareket halindedir. Çok farklı kültürler gittikleri yerlere taşınmakta ve kendi izlerini de buralara sunmaktadır.IŞID’A KIRŞEHİR DESTEĞİ

Amaç her özgün detayın silindiği bir yapı değil, tüm renklerin kendini koruyabildiği bir renk ahengini kurabilmektir.

 

 

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN