Tarih yazımı, savaşların yazımıdır. Ilkçağdan bugüne değişmeyen en önemli gerçek, savaştır.
Yıkıcıdır savaş, içine aldığı tüm yerleri ve o yerlerdeki tüm canlıları ya yokeder ya da kalanları mutlak şekilde sakat bırakır. Bu sakatlık sadece bedensel değildir üstelik; belki de daha acısı şudur ki, savaşı en uzak kıyısından bile izleyen, mutlaka duygusal olarak sakatlanır.
Peki neden insanoğlu mutlaka savaşır/savaştırılır? Bunca acı sonucuna karşın, nasıl bir insani körlükle “savaş gönüllüleri” olur? Hangi gerekçeler kullanılır, hangi duygusal damarlara basılır ve nasıl olur da savaşa en karşı olanlar bile, gün gelir “başka care göremeyenler” kervanına itilir?
Tarih bu konuda öyle zengin bir listeye sahiptir ki… Toprak için, din için, vatan için hep savaşılır. Ama nedenlerden çıkarsayamayacağımız bazı gerçekleri sonuçlardan da anlamak mümkün olabilir.
Burada kritik soru şudur: Savaşta sadece bir kazanan ve bir de kaybeden/ler mi vardır? Peki ya “her zaman kazanan”lar kimlerdir?
Savaş üzerine edebiyat dünyasının en bilinen eseri Tolstoy’un “Savaş ve Barış” adlı eseridir. Milyonlarca insan tarafından okunmakla kalmamış, sinema ve tiyatro eseri olarak da yine milyonlarca izleyiciyi etkilemiştir.
Ama ben size bugün Tolstoy’un bir başka eserinden alıntı aktaracağım. Kendi kaleminin dehayı yansıtan nitelikteki gücüne karşın, diğer yazarların bilgece sözlerini de süzdüğü bu eserinde, savaşın nedenleri ile ilgili olarak bakın ne diyor:
“Savaşın ve savaşa hazırlığın yol açtığı talihsizliklerin, savaşı açıklamak için kullanılan nedenlerle pek az ilgisi vardır: Gerçek nedenler genellikle öylesine önemsizdir ki tartışmaya bile değmezler ve ölenler tarafından da bilinmezler.” (Lev Tolstoy, Bilgelik Takvimi, Çev.Alp Eker, Kaknüs Yay., 2.Bas., 2003, İstanbul. s.189)
Ilk bakışta savaşı küçümsüyor gibi görünse de sözlerin altındaki ironi, savaşların görünür gerekçeleri ile gerçek gerekçelerinin farkına yaptığı vurgudadır.
Ortadoğu da işte bu ironik çatışmaların her zaman tam göbeğinde olmuş; projeler, müdahaleler, el altından örgüt beslemeler, silah yardımları, hükümet darbeleri, ayaklanmalar hiç bitmemiş bir bölgedir.
Bölgenin gücü ise iki sözcükte toplanır, “petrol ve silah”. Geri kalan herşey, bu iki aracın gücüne ideolojik altyapı oluşturmak üzere kurgulanan söylemlerdir.
Yine bu uzun girizgahı, bir yerel haberimiz nedeniyle yaptık. “IŞID’e Kırşehir’den onlarca militant” başlıklı haberimizde, IŞID gerçeğinin bizim de “baş belamız” olduğu ve son zamanlarda ortaya çıkan ve acımasızca insanları katleden bu örgüte Kırşehir’den de katılım olduğu yolunda istihbari bilgiler bulunduğu bildirilmekte.
Elbette haberin kesinliğini henüz bilemiyoruz. Ülkeler arası karmaşık ekonomik ve siyasi ilişkiler, görünen resimlerle, örtülü gerçekleri buluşturmamızı şimdilik tam sağlayamıyor.
Ama bir gerçek var ki, ondan eminiz. Yukarıda da dediğimiz gibi, bu savaşın petrol ve silah ayağından kar etmeyen herkes, bu savaştan sakat çıkacaktır; belki bedenen ama mutlaka ruhen.