Bu sabah bazı arkadaşlarımı aradım. Önce Ayper’in ilkokul öğretmenini aradım. Konuştuk eskilerden yenilerden. Torunu Yaman’la tatlı tatlı şakalaştık. Çocuklar çok tatlı. Yaman’la sözleştik. Ankara’ya gidince beni yemeğe götürecek. Bu hayatın güzel yanı. Keşke hep çocuk kalabilseydik. Yamanla konuşmamız bitince, ta Demetevler ilkokulundaki arkadaşlarımızı andık. Vefat edenlere üzüldük. Rahmetler diledik. Hayat ne kadar kısa. Başka bir arkadaşımızı konuştuk. Benim öğrencim olan evlenmiş. Çocuğu olmuş. Arkadaşımı sordum. Hala iyileşememiş. Yatıyormuş. Çok üzüldüm. Bir oğlu var. Lisede Edebiyat öğretmeni. Annesine o bakıyormuş. Eşi ve bir oğlu vefat etti. Hayat onun içinde çok zor.
Bir arkadaşımın ağabeyi de dün akciğer kanserinden vefat etmiş. Allah rahmet etsin. Kovit varken, kanser bitti sanıyorduk. Çünkü kanserden ölenler çok nadir söyleniyordu. Kovit bitti mi ,azaldı mı bilinmez. Ama bu günlerde durmadan kanser olanlar, kanserden ölenler çok duyuluyor. Gencecik insanlar ölüp ölüp gidiyor. Trafik kazaları bir çok insan can veriyor ya da ölüyor. Sayıları belirsiz.
Iki gün önce kızım; anne kalk seni denize götüreyim dedi. Canım istemedi. Hayır dedim ama beni dinleyen mi var. Gittik denize Allahım yok böyle bir güzellik. Deniz pırıl pırıl. Dağların her bir ayrıntısını görebiliyorsunuz. Çünkü poyraz esiyor poyraz estiği günler deniz böyle güzel oluyor. Çünkü nem yok.
Denizin suyu buz gibi. Ama içine girince alışıyor ve ferahlıyorsunuz. Deniz o kadar temiz ki akvaryum gibi. Dibinde ki taşların tümü şekilleriyle ve renkleriyle görünüyor. Mest oldum mest. Dünyada bu kadar güzellikler varken, neden şavaşlar, kötülükler kol geziyor ortalıkta. Tüm kötülükleri toplayıp denizin en derinine gömmek istedi deli gönlüm.
Yüzerken aklımdaki düşünce devam ediyor. Tüm kötülükleri, kötü insanları, zamları, vergileri, adaletsiz, hukuksuz olan her şeyi götürüp okyanusun en derinine atsak acaba dünya daha mı güzel olur, yoksa okyanus da kirlenir, başa bela mı olur? Bilemedim. En iyisi ben bu işi Allah’a bırakayım. O en iyisini bilir.