OKYANUS ORTASINDA KABLO DÖŞEMEK
Gazetemizin 26 haziran tarihli haberine göre, Kırşehir’de yapılan yol uygulamasında, şüphe üzerine durdurulan otomobilde, 39 adet kaçak telefon bulunmuş. Gümrük kaçakçılığı iddiasıyla sürücünün gözaltına alındığı olayı okuyunca, telefonun günümüz dünyası için ne denli önemli bir araç olduğu düşüncesi yine kendini duyumsattı.
Büyüyen kentlerde, her an herkese ulaşımı olanaklı kılan cep telefonu edinme yaşı giderek düşüyor, istatistikler 12 yaş civarına indiğini gösteriyor. Telefonlarını birden fazlaya çıkaran yetişkin sayısının da aynı şekilde devamlı arttığı dikkate alındığında cep telefonu piyasasının devamlı büyüdüğü anlaşılır.
Gençlerin bilmediği bir dönemde, çok az evde telefonun olduğu; o telefonlarla santrallerin arandığı; sonra saatlerce santralden haber beklendiği; tam vazgeçip telefon başından uzaklaşıldığında, santralin dönüş yaptığı sancılı zamanlar ı anımsıyorum.
Cebimizde telefon jetonları ile gezdiğimiz; makine jetonumuzu yuttuğunda, çaresizce yumruklamalarımız. 🙂
Sonra daha da eski zamanlara gidiyorum. -Yok onları neyse ki, anmsamıyorum. 🙂 Onları anımsayacak kadar yaşa sahip olmadığımı anımsayarak gizlice seviniyorum.- Neyse ki kitaplar var da, bizden çok önce yaşanmışları öğrenmemize, onları da anılarımızın yanına, bilgi dağarımıza eklemeye yarıyorlar.
Buradan hareket ederek de, dünyayı birbirine bağlayan iletişim ağlarının ilk kez nasıl kurulmaya başlandığını ve kıtalararası ilk telefon görüşmesinin nasıl olduğu bilgisini sizlerle paylaşmak aklıma geliyor.
Tarihi bilgileri magazinel unsurları ile sunmak konusunda en başarılı örneklerden olan Sunay Akın, Amerika ile Avrupa’nın birbirine nasıl bağlandığını şöyle anlatır: “1858, Amerika ile Avrupa arasında ilk haberleşme kablosunun döşenmesine başlanan yıldır. “USS Niagara” adlı Amerikan gemisiyle “HMS Agamemnon” adlı İngiliz gemilerinin gerçekleştirdikleri Atlas Okyanusu’nun altında kablo döşeme işlemi beşinci girişimdir. Irlanda’dan birlikte ayrılan gemiler, okyanusun ortasına geldiklerinde kabloların uçlarını birleştiriler ve sonra kendi kıtalarına doğru dümen tutarlar.” (Sunay Akın; Önce Çocuklar ve Kadınlar, Çınar Yayınları, İstanbul, 7.Baskı, 2002, s.147)
Şimdi uydudan haberleşme düzeneğine alışkın gençlere, bu bilginin komik geleceğinden eminim. Düşünsenize, bir Amerikan ve bir İngiliz gemisi, kablolarını yüklenerek yola çıkıyor ve okyanusun ortasında buluşarak, kablolarını birleştiriyorlar!!! 🙂 Sonra uçlar birleştikten sonra kendi kıtalarına doğru kablolarını sererek geri dönüyor ve yollarına devam ediyorlar.
Üstelik bu beşinci girişim! Nitekim bu beşinci girişimde, ilk haberleşme kablosu döşenme işi tamamlanır. Ama kısa sürede onun da akıbeti aynı olacak ve kullanılmaz hale gelecektir. Sağlıklı ilk haberleşmeyi gerçekleştirecek kablo ise ancak 8 yıl sonra 1866 yılında bir İngiliz gemisi olan “Great Eastern” tarafından döşenecektir.
Kablolar güvertesinde yığılı gemilerin okyanus dibine kablo döşeyerek ilerlemeleri görüntüsü, birkaç yıl önce Türk iletişim kanalı olan Türk Telekom’un bir reklamını çağrıştırdı. Sevilen sanatçı Cem Yılmaz’ın oynadığı bu reklam filminde, Avrupa’da Fiber optik altyapı satınalmasını konu alan reklamda da kıtalararası iletişimin sağlandığı kabloları yüklenen Cem Yılmaz, yine kabloların ucunu birleştirmeye çabalayan birisi idi.
Avrupa’yı ziyaret eden Yılmaz, önce Adriyatik Denizi’ne, sonra da İsviçre’nin Alplerine gidiyor ve orada Heidi ile karşılaşıyordu. Türk Telekom’un Avrupa’daki 27 bin kilometrelik fiber optik altyapısı iletişim için yapılan önemli bir atılımdı.
İletişimin tamamen kablosuz yürütülebildiği günlere ulaşıldığında, cep telefonlarının yerini neyin alacağını da insan merak etmeden duramıyor. Çünkü cep telefonlarımız artık, sadece iletişim değil, eğlence, oyun, internet ve fotoğraf sanatı dahil pek çok şey sunabiliyor. Özetle çağın en sık kullanılan aracı, hepimizin vazgeçilmezlerinden, kaçakçılığa konu olması da bu anlamda doğal görünüyor. 🙂
